20 Mayıs 2013 Pazartesi

Do it yourself-1 :)

Evet, daha önce bahsettiğim dikiş nakış konusuna geldi sıra..
Şimdi öncelikle şunu söylemek istiyorum ki adım Aslı Bardız, 29 yaşındayım ve ben bir ALIŞVERİŞKOLİĞİM :)
Evlenene kadar kendime kıyafet ve özellikle ayakkabı alırdım. Evlilik ve sonrasındaki bir dönem (kendi evim olunca) evle ilgili her türlü şeyi almaya başladım. Tam tekrar kendime dönmüştüm ki hamile kalmamla birlikte Arda' ya almaya başladım. Her zaman abartmamalıyım, bebek bu, hemen büyüyecek desem de, hep abarttım, hep limitimi aştım. Kendimi bildim bileli eksi bakiyede yaşamamın sebebi budur! :)
Yalnız bazı şeyler var ki, almak yerine "ben bunu yaparım" diyor insan. "Daha güzelini yaparım, daha iyisini dikerim." Tabi bu öncelikle sabır, sonra da beceri işi..
Benim durumum biraz da çaresizlikle ortaya çıktı aslında. Lisede ve üniversitede kendime, bedenime ve zevkime uygun kıyafet bulamıyordum. Bulsam da istediğim kadar alamıyordum, çünkü param yoktu :) Ama zamanım çoktu, ben de dikmeye başladım. Sonra durum öyle bir hal aldı ki, ben baya ceket, kaban fln dikebiliyorum öyle kendimce.. Çalışmaya başladıktan sonra param arttı ve zamanım azaldı.. Dikiş olayı da rafa kalktı haliyle. Ama ne zaman ki hamile kaldım, yine kendime uygun hamile kıyafeti bulamamaya başladım, aldım yine makinamı elime :) Zira hamile kıyafeti denilen pazar aslında çok zayıf, hele de benim gibi minyon bir tipseniz, kendinizi içerisinde annanne gibi hissetmeden giyebileceğiniz hamile kıyafeti bulmak neredeyse imkansız.

Benim hamileliğimin büyük bölümü yaza denk geldiği için aslında çok şanslıydım, çünkü bir kumaşın iki tarafını dikip, üstüne ve göğüs altına lastik takınca al sana straplez hamile elbisesi oluyordu :) Askı koyarsan askılı, fırfırla süslersen de yandaki elbise oluyordu işte :)


Aslında diktiğim her elbisenin üzerimdeyken bu şekilde detaylı fotoğrafını çekmeliymişim ama maalesef yapmadım. Dolayısıyla sadece bazılarını paylaşabileceğim.
 























Bu fotoğraflardaki eteklerin hepsi benim eserim.. Özellikle geçen yaz moda olan renkli uzun etek trendini takip etmek adına bunları dikmiş ve koca göbeğimle giymiş olabilirim :)























Bu da daha önce de bahsettiğim bir diğer elbisem. Özellikle son dönemlerimde çok giydim, çünkü kumaşı çok hafif ve inceydi. Bu elbisenin arka kısmındaki detay aslında şu: düz bir kumaşı alıp havlu gibi koltuk altınızdan sardığınızda, sırtınızda birleştiği noktadan arta kalan kısmı kesmeyip oradan dikerseniz, o fazlalık böyle değişik bir detay oluşturuyor. Sonra o noktadan aşağıya çapraz inip elbiseye çan şeklini verince de tam olarak bu görüntü oluşuyor. İnanılmaz basit yani :)






















Üzerimde fotoğrafı olmayan diğer bazı parçaları da askıda çektim, buyrunuz..

Soldaki bir bluz, özellikle penye beli lastikli eteklerimle çok kullandım. Sağdaki elbise ise yine hamileliğimin başında diktiklerimden biri.


Yandaki uzun yeşil desenli elbise aslında tam da yukarıda bahsettiğim gibi.. Dümdüz dik, üzerine bir lastik, göğüs altına bir lastik, al sana straplez elbise :)



Aşağıdaki siyah elbisenin bundan tek farkı da fırfırlı askı eklemiş olmam. Bu siyah elbiseyi 16 Eylül 2012' de Boran' ın iş yerinden arkadaşı Gülhan' ın düğününde giymek için diktim. Sonuçta 34. haftamın sonuydu, kıyafet almak istemiyordum, siyah elbise her zaman kurtarıcıdır mantığıyla evde bulunan bir kumaştan diktim ve beni gerçekten kurtardı :)

























Bunlar hamilelik sürecinde kendime diktiğim kıyafetler.. Bir de Arda için yaptığım bazı şeyler var, onlar da tüm detaylarıyla çok yakında sadece bu blogda :)

9 Mayıs 2013 Perşembe

Hastane' den çıkış, Arda evde :)

Arda eğer erken doğmasaydı muhtemelen Kurban Bayramı tatilinde dünyaya gelecekti. Doktorumuz dahil herkes bir yerlerde tatilde olacaktı ve bu durumda hastaneye çok fazla ziyaretçimiz olmaz diye düşünmüştük.. Hatta şeker/çikolata bile yaptırmamıştık :)

Ancak şöyle söyleyebilirim ki, herkes ama heeerrrrkeesss geldi :) Gelemeyenler (yurt dışında seyahatte olan Genel Müdürümüz Burak Bey dahil) aradı. Arayamayanlar mesaj attı.. Gece 1' de doğum yapan ben gündüz 1' de Boran' ın iş arkadaşlarıyla fotoğraf çektiriyordum :) Zira zaten facebook dan resmen canlı yayın yapan Boran' ın sayesinde duymayan kalmamıştı. Hatta en bombası şu ki, doğumdan 1-2 saat sonra Arda' nın facebook profili vardı, Boran' ı ve beni arkadaşı olarak eklemişti bebeğimiz :) Cem sağolsun.. Bu arada o profilin şifresi hala Cem' de, bize vermiyor :) Yandaki de profil fotoğrafı, odaya gelir gelmez Cem' in çektiklerinden tabi ki.. Diğer fotoğraf daha önce bahsettiğim son dakikada teslim edilen Sabunperisi' nden patik şeklindeki sabunlarımız.

Duygu ve Cem zaten hep yanımızdaydı, sabaha karşı zorla gönderdik, çünkü zaten işe gitmeleri gerekiyordu. Hatta zorla Boran' ı da biraz uyuyup dinlenebilmesi için eve yolladık. Annem benimle kaldı. Arda' yı 2 saatte bir uyandırıp emzirmem gerekiyordu, dolayısıyla bir daha asla eskisi gibi uyuyamayacağım günler tam da o an başlamış oldu. Hemşireler, görevliler, doktorlar gidip geliyordu, serumlarım değişiyor, sonra biri gelip bir anda Arda' yı kucağıma veriyor, nasıl emzireceğim anlatılıyordu. Çok yorgundum, uyumak istiyordum ama uykum da gelmiyordu. Sürekli Arda' ya bakıyor, o küçük yaratığın benim olduğuna inanmakta çok zorluk çekiyordum.

Sabahın ilk ışıklarıyla Aslı geldi tabi ki.. Daha sonra şirkete geldiğinde iş yerindekilere de aşağıdaki maili ve fotoğrafları gönderdi; böylelikle duymayanlar da duymuş oldu.




 
Daha sonra tabi ki Çetin Baba ve Gülten Anne geldi. Gülten Anne her zamanki gibi her şeyi düşünmüş ve koca bir sepet çikolata yaptırmıştı :) Açıkçası sonraki sırayı pek hatırlamıyorum ama annem dinlenmek için gitti. Gülten Anne ve Boran tüm gün yanımdalardı. VIP oda çok işimize yaradı çünkü gerçekten o kadar çok gelen oldu ki bir ara Emel Hanım kontrol için uğrayıp içerinin durumunu görünce "ben sonra gelirim" diyerek geri döndü :) Bu bir yandan tabi ki çok güzel, çünkü herkes sizinle sevincinizi, mutluluğunuzu paylaşmak istiyor, ne çok dostumuz, sevenimiz varmış diye extra mutlu oluyorsunuz. Ama bir yandan da çok zor bir durum, bebeğinizle baş başa kalamıyorsunuz. Yatağımın etrafındaki perde de kurtarıcım oldu çoğu zaman ama yine de siz orada kan ter içinde emzirme denen şeyi öğrenmeye çalışırken, perdenin arkasındaki muhabbetin çok başka bir yerde olması; ya da iş yerinde "Bey, Hanım" diye konuştuğunuz insanların karşısında gecelikle yatakta yatıyor olmanız gerçeğinin yarattığı his çok tuhaf açıkçası :)
 
Bu fotoğrafı sabah hastaneye döner dönmez Boran çekti ve facebook da "Yağuşuklu oglum benim" diyerek paylaştı :)"Kuzguna cücüğü beyaz görünür" der annem.. Ama yani insanın doğduğu ilk gün böyle güzel görünen bir bebeği olması muhteşem bir his. Zaten bu fotoğraf 146 Like, 65 yorum ve 1 paylaşım la bizim için kendi çapımızda bir rekor oldu. Boran "resmen benim fotoğraflarım bugüne kadar böyle ilgi görmedi" diyerek ilk küçük kıskançlığını yaşadı :)))
Özgem bizi görebilmek için o gün iş yerinden izin almış, arabasız olmasına rağmen baya azmetmiş, otobüs, metrobüs, minübüs, tüm toplu taşıma araçlarını kullanarak yanıma gelmişti. (Bence bu fotoğrafta da uyuyorum ben :))

Akşam üzerine doğru bir durgunluk oldu. O ara hemşireler geldiler ve yine bazı konularda bilgi vermek istediler. Ben de yatağımda onları dinliyordum. Sonra şöyle bir cümle ile kendime geldim "şu an uyuyorsun, beni dinlemiyorsun". Evet, hemşireyi dinlerken uyuyakalmıştım, yorgundum, uykusuzdum, yapacak bir şey yoktu :)

En son akşam 10-11 gibi Ayşe kuzum geldi.. Her zamanki gibi bir yerlerde organizasyondaydı o saate kadar ama bizi görmeden de yapamamıştı :)
İnsanın böyle arkadaşlarının olması çok güzel gerçekten ama uyumam lazımdı beniiimm :)) (Şu an okuyorlarsa bana küfrediyor olabilirler , yaranamadık sana diye...)

Ertesi gün de hastanede bir öncekine göre durgun sayılabilecek ama yine de yoğun bir gün geçirdik. Aslında taburcu olmaya hazırdık ama daha cinsiyeti bile belli değilken erkek olma ihtimalinde kesin karar verdiğimiz yenidoğan sünneti nedeniyle 1 gün daha kaldık. KESİNLİKLE TAVSİYE EDİYORUM! Resmen 2-3 günde iyileşti. Boşuna çocuğa travma yaratmaya gerek yok, doğar doğmaz yaptırın kurtulun derim. Herkesin düşüncesine saygım var ama zaten sünnet düğünü kadar da saçma, gereksiz bir şey görmedim. İlla çok istiyorsanız sonra da yapılır zaten düğün. Neyse..

12 Ekim 2012' de, Arda sünnetini de olmuş bir şekilde öğle saatlerinde hastaneden çıktı. Hastane çıkışında sevgilimin ne kadar rahatsız bir baba olacağına dair şöyle bir olay yaşadık:

Arabalar gelene kadar hastanenin karşısındaki eczaneden ilaçlarımı almak istedim. O arada Gülten Anne ve Annem, Gülten Anne' nin arabasına binip gitmişler. Boran da Arda ile arabada beni beklemeye başlamış. Eczanede çok fazla sıra vardı ve biraz fazla bekledim. Tam işlemlerim biterken dışarıdan ısrarlı bir korna sesi duyuldu. Eczanedeki herkes dışarıya baktı "noluyor" diye. Arkasından da "Aslııııııııı" diye bir bağırış. Bir baktım Boran bana bağırıyor, "başlicam ilaçlarına, gel çabuk, bebeği bir eve götürelim, ilaç kaçıyor mu, ne bekliyorsun" vs. diye söyleniyor. "Sakin ol, ne bağırıyorsun" diye ben de ona bağırdım :) Arabaya binip eve gidene kadar da birbirimize söylendik :) En nefret ettiğim şey oluyordu ve biz bebek yüzünden deliren piskopat çiftlere dönüşüyorduk o an.. Resmen bebekle yalnız kalınca panik olmuştu, 2 günlük bebek, zaten sürekli uyuyor, ağlamıyor, bir şey istemiyor, nesine panik oluyorsun.. Mikrop kaparmış, arabada neden fazla zaman geçirecekmiş, bir an önce eve gitmesi lazımmış..

Eve varınca o kadar rahatlamış olacak ki aşağıdaki iletiyi paylaştı..  Allahtan bu psikopatlığı şu an bu dozda devam etmiyor :)