11 Aralık 2013 Çarşamba

14. ay

Dün Arda tam 14 aylık oldu :) Ve tam da şu sıralar neler yapıyor, nasıl günden güne değişip farklı hallerde bizi şaşırtmaya devam ediyor anlatmak istedim..

Arkadaşım Ayşegül oğlu Kerem'in bu dönemlerini anlattığı bir yazısında şuna benzer bir şey demişti "akşam yatağına yatırdığım Kerem ile sabah kalkan Kerem arasındaki farkı görebiliyorum". İşte tam böyle aslında.. O kadar hızlı öğreniyor, bir anda öyle bilinçli bir hareket yapıyor ki, 14 ay önce kucağıma verilen minicik bebek bu olamaz diyorum..

Mesela bu konuda rahatsız olsam da önlemek için bir şey yapmadığımızdan Arda artık TV izliyor. Ama sadece reklam kuşağını. Hatta öyle ki reklam jeneriklerini başka bir odadan duyarsa ve o an daha çok ilgisini çeken bir şey yoksa hemen salona TV'un önüne koşuyor. Bazı reklamlarda gülümsüyor, alkışlıyor. Özellikle Dizimax Comedy kanalının reklam başlangıç jeneriğine bayılıyor. Eğer babası yanındaysa hemen gülerek ona bakıyor, çünkü Boran o takma diş sesini taklit ediyor ve Arda 2 kat mutlu oluyor :) Ama oğlumun asıl büyük aşkı Nil Karaibrahimgil ve Digiturk reklamları, özellikle şu karaoke reklamındaki tepkisi muhteşem :) Mükemmel anne olmaya çalışmadığım için yakından izlemesine izin vermemekle yetiniyorum, "bari şöyle uzaktan izlesin" diye fotoğraftaki gibi koltuğa oturtuyorum :) Zaten kanalı değiştirmek yetiyor, zira reklamdan başka bir şey -ki buna çizgi film de dahil- asla ilgisini çekmiyor, en azından şimdilik..

Sadece bu kadar da değil, çoğu elektronik aletin nasıl çalıştığını biliyor artık. Kumandayı eline alıp TV'a uzatarak açmaya veya açıksa bir şeyleri değiştirmeye çalışması bunlardan biri. Bir diğer aşkı çamaşır makinası ve üzerindeki tüm düğmeler. Eğer makina çalışıyorsa ve banyonun kapısı açıksa mutlaka bir kaç kez durdurup tekrar başlatma düğmesine basıyor. Aynı şey bulaşık makinası ve fırın için de geçerli. Zaten genel olarak bir düğme hastalığı mevcut diyebiliriz. O küçücük parmaklarla gördüğü her düğmeye basmaya çalışıyor. Geçenlerde şarjlı el süpürgesini çalıştırmayı başardı örneğin, sonra kendisi de bu yaptığına şaşırmış olacak ki sesinden korkup suçlu bir şekilde kaçtı :) En çok sevdiği düğmelerden biri de Digiturk decoderinin açma kapama düğmesi..

Tanıdığım her annenin söylediği vileda ve elektrik süpürgesi sevdası bizde de başladı. Bütün çocukların programlanmış gibi aynı yaşlarda aynı davranışları sergilemesi ne kadar garip değil mi? Üstelik aslında hepsi birbirinden bu kadar farklıyken.. Elektrik süpürgesi açıldığı anda Arda da peşinden takip ediyor. Suyla oynamayı da çok sevdiği için önceleri banyoda viledanın boş kovasına sarardı içinde su var zannederek. Son 1 haftadır da direk kovanın içinden viledayı alıp yerleri silme hareketine başladı. Hatta Pazar günü en bombası yaşandı ve ben önde elektrik süpürgesiyle temizlik yaparken o arkamdan viledayla siliyordu her yeri :) İşte idealimdeki erkek evlat :) Mutlaka oyuncak süpürge ve vileda almak istiyorum Arda'ya..

Bir diğer mevzu diş fırçalama.. Aslında neredeyse ilk dişlerden beri hemen hemen her akşam yatırmadan önce diş fırçalama seansımız var. Tabi fırçalamadan çok, o alışkanlığı kazandırmak için fırçanın ağız içinde gezdilirmesi, diş kaşıyıcısı gibi muamele görmesi diyebiliriz.. Arda bu seremoniyi seviyor ve fırçasını kendisi tutup kontrolü eline almak istiyor ama asıl sevdiği benim dişimi fırçalamam. Eğer denk gelirse mutlaka bacaklarıma yapışıyor kucağıma çıkmak için. Ben de onu kırmıyorum, kucağıma alıyorum, fırçanın sapını birlikte tutuyoruz, büyük bir heyecan ve merakla benimle birlikte benim dişlerimi fırçalıyor :)

Tüm bunları yaparken hep çok ciddi, sanki dünyanın en önemli işini yapıyor gibi bir surat, özellikle dudaklarını ördek gibi öne uzatıyor ki, izlemek ayrıca keyif :)

Bir şey isterken ağlamaklı bir ses tonuyla "bu" diyor. Elimizden tutup istediği şeye doğru bizi götürüyor ve sürekli bu diyor. Ama bunu genelde zaten su isterken yaptığı için ben "su" ya "bu" dediğini düşünüyorum :) Bunun dışında en düzgün söylediği kelime "Arda" :) Narsist bir çocuk biraz, evde kendi adını söyleye söyleye dolaşıyor. Bazen iki kişi konuşurken araya girip "Arda" diyor, annem bunu "ben de buradayım" demek istiyor diye yorumluyor :) Tabi ki "baba" diyor ama hala ağzından şöyle dolu dolu bir anne çıkmış değil. Çok güceniyorum :) Sadece ağlarken "anne" diye ağlıyor, her çocuk gibi.. Bir de ne olduğunu anlamadığımız bazı heceler var, "de-de-de-di" gibi örneğin peşpeşe takılıyor bazen :) Ayrıca şarkı söyler gibi sesler çıkarıyor ve müzik duyduğunda alkış yapıyor, elleriyle dans eder gibi hareketler yapıyor..

Bu arada örneğin su veya mama istedi ve boş biberona, suluğa bir şekilde ulaştı, eline aldı, getirip bana veriyor ve yine ağlamaklı bir sesle "bu" diyor, yani bu boş, doldurup ver demek istiyor resmen. Böyle şeyler yapınca anlıyorum işte ne kadar hızla büyüyüp öğrendiğini :) Ama en çok taklitle öğreniyor çocuklar, sizi taklit ediyorlar, çiçek suluyorlar mesela :)

Çöp atma olayı var bir de. Özellikle altını değiştirdikten sonra kirli bezini çöpe atmaya bayılıyor. Öyle ki ben yeni bezini takıp, üstünü giydirene kadar zor sabrediyor ve hemen elinde kirli beziyle çöp kutusunun yolunu tutuyor, o andaki mutluluğu görülmeye değer, sorumluluk aldığını hissediyor sanırım. Bazen mutfakta yemek yaparken de onu bu şekilde oyalıyorum, çıkardığım çöpleri eline verip "çöp, hadi at oğlum" diyorum, götürüp atıyor. :)

Bir diğer mevzu sayı sayma.. Annem de ben de çok uzun zamandır bir şey yaparken sayıyoruz. Örneğin mamasını hazırlarken kaşıkları sayıyoruz, veya üzerini giydirirken tulumun düğmelerini/çıtçıtlarını sayıyoruz. Önceleri hep 5'e kadar sayardık ve Arda bu grupta sadece 4'ü öğrenmişti. Ben 1,2,3 dedikten sonra kendisi bir anda "deeyy" gibi bir ses çıkarırdı :) Son zamanlarda ben 5'ten sonra son bir 6 demeye başlamıştım. Şimdi de bu 6'ya takılmış durumda. Ben 5'e kadar sayınca hemen arkasından bir "atii" geliyor.

Sürekli bir merak, hareket, öğrenme, keşfetme hali söz konusu. Banyodan sonra ben üstünü giydirmeye uğraşırken o yatak başındaki koruyucuya tırmanıp sepetinden kremlerini aşırıyor. Bir gün düşecek bu yataktan diye korkmuyor değilim, artık bunlara tırmanmasın diye koruyucuları çıkardım.












Her çocuk gibi makarnaya ve köfteye bayılıyor. Genelde ona yemesi kolay olsun diye daha fazla pişmiş kelebek makarna, köfte, yoğurt (tabi ki hala keçi sütünden ve evde mayalanmış) üçlemesi yapıyorum ama bazen böyle benim spagettime de sulanabiliyor. Mecburen elimle tek tek yedirmek zorunda kalıyorum. (Aslında bunun bir videosu vardı, Duygu'nun dayanamayıp çektiği, ama kendi makarna yiyişimi burada gösterip rezil olmak istemedim :))

Gezmeyi çok seviyor. Üzerini giydirip kapıdan çıkarınca sevinçle asansöre koşuyor, asansörün düğmesine ulaşmaya çalışıyor, elleriyle kapısına vuruyor. Tabi ki park en sevdiği yer, bir de sitenin içerisindeki sahada top oynamayı veya oynayan büyük çocukları seyretmeyi çok seviyor. Bakalım bu kar kış kıyamette ne yapacağız :(

Aslında akranı olan çocuklarla bir araya getirmek çok önemli çünkü tam oyun zamanı. Zaten çocuklara da bayılıyor hemen yanaşmak istiyor. Geçtiğimiz ay Başar ve Burak' ın miniği Ela'nın dş buğdayına gittik, orada da malum bir sürü çocuk vardı, genelde Arda' dan büyüklerdi ama onları izlerken bile çok eğlendi. Bu kare de oradan :)


Fazlasıyla uzun bir yazı oldu. Bayağı bir malzeme biriktirmişim ama sanırım bu dönemde hep böyle olacak, zira en başta da dediğim gibi her gün yeni bir heyecan, yeni bir numarayla karşımıza çıkmaya devam ediyor miniko :)
Sevgiler...