17 Nisan 2014 Perşembe

18.ay geride kalırken..

10 Nisan itibari ile Arda bebeğim 18. ayını bitirdi.. O artık 1.5 yaşında bir zıpır oğlan :)
Elbette yine yeni numaralarımız var. Genelde sabaha kadar kendi yatağında yatıyor ama sabah uyandığında bir posta yanımıza alıp yatakta keyif yapıyoruz. Yaklaşık 5 dk. zar zor yatsa da genelde sabırsız bir şekilde kalkıp yatağın ucundan terliklerimi veya çoraplarımı getirip neredeyse gözüme sokuyor. "Hadi kalk, bunları giy de gidelim" diyor bana resmen.

Elimden tutup "aaaba" diyerek beni odasına veya Boran'ın çalışma odasına sürüklüyor. Bu sıralar en çok sevdiği şey arka yola bakan bu iki odanın camlarına çıkıp yoldan geçen arabaları seyretmek ve mütemadiyen "aaaba" demek :) Onaylamamız gerekiyor, "evet oğlum araba, bak otobüs, minibüs, kamyon, bir sürü araba" diye anlatmamız gerekiyor, yoksa susmuyor :)



Korku nedir bilmiyor, "ben buradan düşer miyim, düşersem bir yerime bir şey olur mu", henüz hiç böyle mantıksal şeyler yok. Atıyor kendini resmen. Örneğin merdivenlerden inerken önüne bakmak, inceden tırsmak, dikkatli adım atmaya çalışmak vs. hiç yok. Koşarak atıyor adımını, tutmasam mazallah yuvarlanır. Veya parka indik diyelim, sallanırken salıncağın önündeki aparatı kaldırıp inmek istediğini dile getiriyor, ama yani onu kaldırdığı an benim de yüreğim kalkıyor yerinden hop diye. Hemen salıncağı durdurmazsam atacak kendini. Kaydırağa çıkan merdivene 10 sn de tırmanıyor. Kendini yukarda bulduğu anda merdivenin altından geçip öne yetişerek tutmam lazım, yoksa kaydırağa da resmen uçarak atıyor kendini :) Bu nasıl bir cesaret, nasıl böyle korkusuz oldu bu çocuk, hiç anlamıyorum ama işim zor yani, orası kesin..


Artık konuşulan her şeyi anlıyor gibi geliyor. "Onu getir, bunu bırak, böyle yap, şunu aç, oyuncağın nerede, vs." gibi soruları tamamen anlıyor, elinden geldiğince sesler çıkararak cevap da veriyor kendince.. Konuşmaya başlamasını, anlamlı bir cümle kurmasını sabırsızlıkla bekliyorum. O kadar şeker "anne" diyor ki.. Hele son zamanlarda "annie, annie" diye dolaşıyor evde, benden mutlusu yok.. Bir de ben ona "efendim" dersem ondan da mutlusu yok :)
Favorisi tabi ki dışarda olmak. Kesinlikle bana çekmiş :) Havalar güzel gittikçe ben de elimden geldiğince çıkarıyorum onu. Son bir kaç gündür parktaki kum alanını keşfetti. Herhalde yazın oradan çıkaramayacağım bıdığı.

Oturduğumuz site ile ilgili en sevdiğim şey içeride gerçekten yemyeşil ve çocuklar için her şeyi barındıran bir alanı olması. Bu sıralar bazen "Arda okul çağına geldiğinde Etiler'deki evi yenileyip oraya taşınsak, orada devlet okuluna rahatlıkla verebilirim, hem de merkezi yerde otururuz" gibi düşünceler geçse de kafamdan, uzun bir süre daha bu evde kalacağız gibi görünüyor. İşten eve 5 dk. da gelip, Arda'yla bahçede buluşabilmeyi, özellikle gözlerindeki özgürce koşup yuvarlanabilmenin verdiği mutluluğu hiçbir şeye değişemem sanırım.

akşam üzeri birlikte aldığımız balığın poşetini ısrarla taşıyan minik adam








Bu sıralar tek problemimiz yine yemek olayı. Yeterince yemiyor, bazen bütün gün bir şey yemeyi reddettiği olabiliyor. Karışık sebze yemeğini bırakıp, normal yemeklere dönme zamanımız çoktan geçti ama bir türlü farklı tatlara kendini açmıyor. En sevdiği şeyler makarna, pilav, mantı, ekmek. Karbonhidrat çocuğu oldu resmen. Yumurta, pekmez, muz, fındık, ceviz, keçi peyniri, zeytin, Pregomin/Neocate ve sütsüz tahıl karışımından oluşan kahvaltısı aslında ihtiyacı olan bir çok şeyi karşılıyor ama yine de sebze yemediği zaman kendimi kötü hissediyorum. 18. ay kontrolümüzde dişleri hazır olmasına rağmen çıkmadığı ve boyu da uzamadığı için Nilgün Hanım kalsiyum takviyesi verdi. Yemek olayına çok takılmamak lazım, biliyorum, ama geleneksel annelik içgüdüleri peşimi bırakmıyor işte :)                   

Ve Arda'mın 2. saç traşından bir kare.. Bu defa Boran'la birlikte götürdük Arda'yı. Zaten ilk traş vukuatından sonra cesaret edemezdim tekrar :) Aslında saçlarını çok sevdiğimiz için yine kestirmek istemiyorduk, direniyorduk ama son olarak doktorumuzun da kesilmesi gerektiği yönündeki tavsiyesiyle direncimiz kırıldı. "Sinüzit olabilir" dedi, "yazın terler alnı isilik olabilir" dedi ve hepsinden önemlisi "erkek kimliği için önemli" dedi, biz orada bir durduk tabi :) Palladium içerisindeki çocuk kuaföründe kestirdik. Ortam çok güzel, çizgi film, oyuncak her ayrıntı düşünülmüş ama yine de Arda biraz huysuzlanıp ağladı.. Bu sefer fazla kısalttırmadığımız için 1 ay sonra tekrar götürmemiz gerekiyor. Bir de alışkanlık kazansın, berberi unutmasın diye arayı açmamak gerekiyormuş bu kadar, öğrenmiş olduk..

Son olarak aşağıdaki kareyi bu sabah evden çıkmadan önce çektim. Fındık kurdu Arda anannesiyle birlikte fındık kırıyor, kavanoza koyuyor, mutluluktan uçarken bana da poz veriyor :) Herkese en az bu kadar neşeli bir gün diliyorum..