31 Temmuz 2013 Çarşamba

Yılbaşı

Bizim için 2013' e giriş tabi ki diğerlerinden farklı oldu. Arda ile nasıl yaparız, nasıl ederiz derken, küçük bir ekiple Cem' de toplanmaya karar verdik. Annem ve babam bizde kaldılar. Cem, Duygu, Alper, Özge, Boran ve ben Cem' in evinde bir araya geldik. Ben hiç bir şeye karışmadım, her şeyi Duygu hazırladı. Özge de tatlı getirdi. Zaten bebekli olmanın en güzel yanlarından biri de bu sanırım, herkes "sen dur, sen bebeklisin, biz yaparız" diye bir iş yaptırmıyor size :)

Alper ve Özge, Arda' ya muhteşem bir yılbaşı kostümü almışlardı. Bana göre günün sürprizi buydu. İşte noel baba kostümüyle Arda :)




İlk etapta Arda' yı annemle babamla evde bırakıp biz Cem' in evine gittik. Güzelce yedik içtik derken saat 00.00' a yaklaştığında gidip Arda' yı aldık ki yeni yıla beraber girelim :) Her zamanki gibi sitede herkes balkonlarına çıktı, geri sayım yaptık hep bir ağızdan ve bitti.. Sonra Arda' yı geri götürmek yerine orada uyutmayı denedim ama ancak 01.00' e kadar dayanabildik çünkü uyumadı. Böylece bizim yeni yıl kutlamamız da geçen yıllara nazaran kısa sürdü ve eve döndük. Gece 02.00 gibi de hep birlikte uyumuştuk bile..











Eve geldikten sonra da yandaki fotoğrafı çektim. Bu da Arda'ya Sabri' nin hediyesi.

Daha önce de bahsettiğim gibi, bir süreliğine büyük eğlencelere, ev partilerine, emziren anne olunca doğal olarak alkole ara vermek gerekiyor. Bu durumda tek eğlenceniz bebeğiniz oluyor. Onu böyle maskot gibi giydirip kendi çapınızda eğleniyorsunuz :))

25 Temmuz 2013 Perşembe

Arda' nın misafirleri..







Aralık ayının ilk günleriydi sanırım, Sabri Amerika' dan geldi. Arda, Sabri Amca' sını (belki de getirdiği ciciler yüzünden) çok sevdi ve hemen onun kucağında uyuyakaldı :) Evet, Arda özellikle ilk zamanlar gerçekten sakin ve uslu bir bebekti, doğrudur..












Aslı ve Sabri' ye de bebek pek yakışıyor.. (yaşlı teyze modu)

Bu arada lütfen Arda' nın Aslı' ya aşk dolu bakışlarına dikkat, e tabi ne de olsa güzellikten anlıyor oğlum :)











Yine Aralık' ın ortasıydı, tarih konusunda net değilim, evde bir haftasonu kahvaltısı organizasyonu yaptık. Cem, Duygu, Eda, Tuğrul, Duru, Serra, Deniz * 3, yani herkes geldi.




Sipariş üzerine Arda' ya mevlitte giydiği "profesör kıyafeti"ni giydirdik ve görücüye çıkardık :) (Bu bir önceki mevlit yazısında bahsettiğim kıyafeti)
Ancak maalesef, bizimki pek ayık kalamadı yine.. Hatta genelde "o zamanlar" hep yaptığı gibi koltuğun üzerinde, kendi kendine sakince yatıp uyukladığı, asla huysuzluk çıkarmadığı için,

"ne biçim bebek bu"
"bebek böyle bir şeyse biz de yapalım"
"bu ne ya, hiç ağlamıyor"
"maşallah çok uslu, çok şanslısınız"
"herkese böyle olduğunu söylemeyin, nazar değmesin"
"bu bebek insana ikinciyi de yaptırır"

gibi gibi yorumlar geldi dostlardan :)












































1,5 aylık Arda o gün neredeyse 1,5 yaşında olan Duru ile tanıştı. Benim aklımdan o sırada "acaba bizimki de bu kadar büyüyecek mi" gibi saçma sapan sorular geçiyordu. Hem de öyle çabuk büyüyorlar ki, değişimi takip edemiyorsunuz. İşte güzeller güzeli Duru ve Serra..



















Duygu, sanırım hamileliğimde neredeyse hep yanımda olduğu için ve tabi özellikle doğumda birebir benimle olduğu için Arda' ya karşı özel bir sevgi besliyor. Bunu her fırsatta dile getiriyor ama o dile getirmese de ben zaten anlıyorum. Sanırım Arda da ona karşı aynı şekilde. Ama maalesef aynı şey Cem için geçerli değil :) Nedense Cem' i her gördüğünde ağlıyor. Gerçi genel olarak erkeklerden hoşlanmıyor pek, sadece Cem değil yani. Sanırım zamanla düzelecek. Hele hele biraz bir şeyleri anlamaya başlayınca, Cem' e karşı hayranlık duyacağını, babasından sonra onu da rol model alacağını düşünüyorum nedense :)






Bu arada sizin de aklınıza aşağıdaki fotoğrafa bakınca efsane çizgi film karakteri Elmayra geliyor mu? :)


            

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Arda' nın 40'ı çıktı :)

Var böyle bir şey.. Çocuğun 40 günü devirmesini bekliyorsunuz gerçekten.. Ne değişiyor 40 gün sonra? Bir şey oluyor mu? Bilemiyorum.. Ama doktorum Emel Hanım bile, beni kontrole 40 gün sonra çağırmıştı. Demek ki gerçekten sihirli bir rakam şu 40..

Biz ne yaptık? İlk 40 gün Arda' nın banyosunda son suyunu hep tuzlu yaptık.. Evet yanlış duymadınız, gayet kocakarı inancı dediğimiz bir inançla, ilerde kokmasın diye bildiğiniz tuzladık çocuğu :)) Vallahi benim bir suçum yok, eskiler öyle demiş, benim anneciğim de yapalım kızım dedi, yaptık.. Hatta ilk banyosunda ve sonra sanırım 7. gününde nohut, pirinç gibi bir şeyler de koyuldu banyo suyuna. Hatta onlar süzgeçten geçirildi vs. tam hatırlamıyorum seremoniyi ama böyle bir şeydi işte.. Gerekçesini bilmiyorum ama var yine garip inançlar.. Mesela 40 gün boyunca bebeği yalnız bırakmamak var, korkarmış "Al Basması" diye bir şey olurmuş. O yüzden uyurken bile mutlaka yanında biri olacakmış. Sonra örneğin "40 uçurması" diye bir şey var. 40 gün evden çıkmıyorsun, sonra 40. gün bir komşuya vs. gidiyorsun. 40 uçurmaya geldik diyorsun, onlar da sana soğan, pirinç, yumurta filan veriyor :) Ne garip adetlerimiz var yahu.. Ne diyebilirsiniz ki, "saçmalamayın, yapmayın böyle şeyler" deseniz alınacaklar, "biz böyle gördük" diyecekler, ne gerek var uğraşmaya.. Zararlı bir şey yapmadıkları sürece boşverin bence, hiç tartışmaya, kuşak çatışmasına gerek yok :)

Benim istediğim tek şey Arda için evimizde mevlit okutmaktı. Manevi yönüm kuvvetlidir filan diye yalan söyleyemeyeceğim hiç ama bazı şeyleri de yapmak lazım. Zaten evimizde hiç dua okunmamıştı daha önce, bir nevi vesile olsun istedim.

2 Aralık 2012 günü, Arda için evde mevlit organizasyonu yaptık. Neler oldu derseniz, yaklaşık 30 kadın evde toplaşıldı, Gülten Anne bir hafız teyze getirdi, teyze çok güzel dualar okudu. Sonra hep birlikte yapılan pasta böreklerden yenildi, içildi ve bitti. Bu arada Arda' ya bebekler için mevlit takımı adı altında satılan kıyafetlerden almadık tabi ki ama gömlek, pantolon, hırka ve papyon giydirdik. Minicik bebekte çok komik ve şirin görünüyordu bu kıyafet. Ancak yavrucum, odada Deniz Abla' sının nezaretinde takıldı, pek insan içine çıkarmadık bunalmasın diye. O nedenle pek düzgün fotoğrafı yok bu güne ait ama daha sonra tabi ki aynı kıyafetle fotoğrafları çekildi. Daha sonra yayınlayacağım efendim..

Yalnız beşik duası diye bir bölüm var, o kısımda bebeği önce hafız teyze sonra ananne ve babanne, en sonda da anne kucağına alıp sallayarak dua okuyor. Sadece o bölümde Arda' yı çıkardık ortaya :) Ben daha önce Boran' ın yeğeni Derin için yapılırken şahit olmuştum ve çok duygulanmıştım. Tabi ki ağlamıştım hemen, neden bilmiyorum, çok tuhaf bir his. E tabi ki kendi bebeğim olunca daha da fazla ağladım :) Bizim bebik o sırada da uyukluyordu zaten, fazla bir şey anlamadı. Derin' i başka birileri daha kucağına almıştı, o süreç uzayınca da çocuk bunalıp ağlamıştı. Bizimki uyur durumda olunca ondan kurtardık en azından :)

Bu arada mevlit için pastamızı ve kurabiyelerimizi arkadaşımız Dilşat yaptı. Kendisi bildiğiniz kurumsal hayatı bırakıp, "sevdiğim işi yapacağım" diyerek pastacı olan bir kişilik ve bu konuda da çok başarılı. Eğer ihtiyaç olursa haber edin, hemen yardımcı olur :)
Şeker kavanozlarını ben kendim yaptım. Yaptım derken, Paşabahçe' den kavanozları aldım, içerisine şeker koydum, bir de kurdela ile süsledim, budur yani :)
Aşure fikri Gülten Anne' den çıktı. Mevlit aşure ayına denk geldiği ve annem de süper aşure yaptığı için çok güzel oldu.

Mevlitten bir kaç kare fotoğrafla bitiriyoruz canlar.. İyi haftalar :)











18 Temmuz 2013 Perşembe

Yeni anne olarak dışarı çıkabilmek..

14 Kasım 2012' de, anne olarak ilk doğum günümü kutladım ve bu dünyadaki 29. yılımı geride bırakmış oldum. Doğumdan sonraki 25. günümüzdü ve henüz, hiç Arda' yı bırakıp dışarı çıkmamıştım. Boran, Cem ve Duygu ile Buyaka' daki Kirpi' ye gittik. Ama bende nasıl bir telaş.. Süt sağıp bıraktım, yine de ne olur ne olmaz diye çıkmadan sürekli emzirdim. Anneme 3-5 kere bir şey olursa hemen ara diye tembihledim bir de.. Hepi topu 2 saat oturup yemek yiyeceğiz ve gittiğimiz yer, eve 5 dk.lık mesafede :) Bir de oturduktan sonra sürekli gözüm saatteydi..

Şimdi olsa bu kadar kasmazdım herhalde. Sanıırım bu nedenle hep 2. çocukta daha rahat olunuyor :) Ama işte ilk annelik, acemilik.. Bir de şöyle bir şey var ki, bebeği özlüyorsun. Mesela uyanıkken bir an önce uyusa da rahat etsem diye uyutmaya çalışıyorsun. Sonra bebek uyuyup, bir müddet geçince de bu sefer bebeğini özlemeye başlıyorsun ve uyansa diye bekliyorsun. Böyle de bir psikopatlık :) Sanırım özellikle ilk zamanlar, sürekli birlikte olmaktan kaynaklı bir alışkanlık, bilemiyorum...





16 Temmuz 2013 Salı

İlk günler...

Yazmaya geç başlamış olmanın böyle bir dezavantajı var işte.. Arda şu an 9 aylık bir bebek ama ben ancak ilk günlerini anlatmaya yeni başladım. :) Bir an önce hızlı hızlı yazıp, günümüze yetişmek istiyorum açıkçası. Eğer hamilelik/bebek bloğu yazmak istiyorsanız, tavsiyem en başından bunu yapmanızdır :)

Arda evimize girdiği ilk andan itibaren, her şey çok değişti. Şu bir gerçek ki, lohusa bunalımı diye bir şey gerçekten var ve bir kadın için en zor süreçlerden biri. Şöyle anlatabilirim, ufak tefek ağrılarınız dışında hiç bir derdiniz yok, bebek uslu uslu sadece uyuyor, yapmanız gereken 2-3 saatte bir kendisi uyanmasa bile uyandırıp emzirmek, gazını çıkarmak ve altını temizlemek. Ama artık hormonlardan mı nedendir bilemiyorum, sadece o uyurken onu izlemek bile hüngür şakır ağlamanıza neden olabiliyor. Hele hele evde bebekle yalnızsanız. Onu izliyor ve şöyle düşüncelere kapılıyorsunuz; "Allahım çok küçük, çok minik, çok muhtaç.. Ya bana bir şey olursa o ne yapar? Ya ona bir şey olursa ben ne yaparım? Bu güzellik benim mi? Ben bununla bir ömür ne yapacağım? Nasıl yetiştireceğim? Ya başarısız olursam? Ya yeterince sevgi veremezsem? Ya yeterince iyi eğitemezsem? YA ONA YETEMEZSEM?" Manyaklık parayla değil, oluyor işte bunlar, düşünceler geliyor ve sürüklüyor sizi, sonra bir bakmışsınız, iki göz iki çeşme :)

Yani başka neler oluyor bilemiyorum ama benim lohusa bunalımım bunlarla geçti ama Allahtan çok uzun sürmedi. Elbette bu tarz düşünceler hala aklıma geliyor zaman zaman, hele ki ülkenin geleceği ile ilgili kaygılarımın tavan yaptığı, özellikle şu son dönemlerde, bebek iyi bir fikir miydi diye düşünmüyor değilim. Sonuçta sıfırdan bir insan getiriyorsunuz dünyaya ve ömrünüzün sonuna kadar onun bütün sorumluluğu sizin üzerinizde. Bu çok büyük bir olay.. Ama şöyle de düşünüyorum bazen, o nasıl biri olmak isterse öyle olacak belki, yine de bizim büyük katkımız olacak bunda. Ne kadar iyi ve doğru bir insan olabilirse, bu dünya için o kadar güzel. Kötü insanlara karşı, iyiler her zaman olmalı çünkü..

Evet ne diyordum.. İlk günler :)
Aslında emzirme ile ilgili bir başlık atıp sayfalarca yazılabilir belki, zira ilk günlerin tek olayı bu. Bir kere hemşireler şu işi nasıl başarıyor anlamadım ama dakikalarca uyandırmaya çalışıp, yok ayağını gıdıkla, yok üzerindekileri çıkar, kulağıyla oyna, mutlaka uyansın diye uğraştığınız bebeğinizin ağzına o meme ucunu tutturmak kadar zor bir şey yok. Çok küçük o yavrum, minicik, ağzını zor açıyor zaten, e sizde de şöyle afili, büyükçe bir meme ucu yoksa vay halinize :) Her şeyden önce, pes etmeyin arkadaşlar. Herkes size akıl verecek, hemşireler dışında anneleriniz ve bilimum teyzeleriniz de memenizi kavrayıp bebeğinizin ağzına sokmaya çalışacak. Bunaltıcı evet ama bebeğiniz için katlanın, delirmeyin, direnin. (#direnmemeucu) :)) Baktınız olmuyor, hiç kasmayın, hemen silikon uçlardan bir çift edinin, bakın onu nasıl tutuyor küçük bebik. Şahsen biz almamak için biraz direndik, çünkü anneme göre ona alışırsa bir daha göğsümü tutmayabilirdi ama olmayınca olmuyor işte. 3. gündü sanırım, aldık gitti ve ilk 3 ay Arda sadece bu silikon uçlarla emdi. Sonrasında çenesi kuvvetlenince bıraktık silikon uçları, gayet zorlanmadan meme ucuna geçiş yaptı. Bu silikon uçların tek kötü tarafı sürekli steril tutmanın zor olması. Ben emzik koyulan kutulardan birine yerleştirip hep onunla yanımda taşımıştım.

Anne sütü önemli bir konu doğrudur, ancak dünyanın sonu değildir efendim. Emziren anne iyi, emziremeyen kötü diye bir şey tabi ki yok, bu nedenle sütünüz yoksa üzülmeyin. Arttırmaya çalışın, ancak süt olsun diye saçmasapan tatlıya, sütlaca, pastaya, böreğe abanmayın. Bol su, Rezene Çayı, Humana' nın çayları, Malt içecekleri, ŞEKERSİZ meyve hoşafları vs. vs. Her şeyi deneyebilirsiniz ama en önemlisi uyku ve huzur canlar. Maalesef bebekle uyku olayı çok kolay bir şey değil ama mümkün oldukça bebeğiniz uyurken siz de uyumaya çalışın. Bırakın ev biraz daha dağınık kalsın, bırakın yemek dışarıdan söylensin, söylenemiyorsa akşam kahvaltısıyla geçiştirilsin. Kendinizi bitap düşürmeyin. Asla "sütüm yok mu, emziremiyor muyum, bebeğim doymuyor mu" diye olumsuz düşüncelerle kendinizi üzmeyin. Siz stres yapıp kendinizi üzdükçe, o süt hiç gelmez.

Örnek vermek gerekirse:
Evde 2. günümüz filandı sanırım, Arda normalde neredeyse her bezine kaka yaparken 3-4 bez kakasız geçti. Annem hemen bebeğin yeterince doymadığı için kaka yapmadığına kanaat getirdi ve Boran' a mama aldırdı. Çünkü o zaman henüz silikon uç almamıştık ve zar zor emzirebiliyordum. Yani anneme göre bebek alışır diye silikon uç almak mantıksızdı ama göğsümde süt dururken mama almak mantıklıydı :) Bende "emziremiyorum" baskısından dolayı bardak dolup taştı ve ağlamaya başladım. Şimdi düşününce komik geliyor tabi ki :) Sonuçta Arda o mamadan bir kez içti ve mama çöpe atıldı zira göğsüm sütten dolup taşıyordu.

Annem sağolsun, çok iyidir, bebek bakımı konusunda adeta bir duayendir kendisi, zira şu an o bakıyor Arda' ya, ama anne annedir işte. Müdahele etmeden duramaz, mutlaka son lafı o söylemek ister. O reklamda da dediği gibi "Büyüdüm, büyüdüm ben de anne oldum, annemin gözünde hiç büyümedim" :) Yapılması gereken çok duymamak, tartışmamak, boşvermek, üzülmemek, üzmemek, boş yere gerginliği tırmandırmamaktır..

Arda zor bir bebek değildi, ağlaması bile ağlamadan ziyade bizim "mıkırdanma" olarak adlandırdığımız hoşnutsuz sesler çıkarma seviseyindeydi. Çok şükür ki, biz doğru düzgün gaz sansıcı nedir bilmedik. Belki 3, belki 5 kez geceleri zor uyuduğu olmuştur, bunun dışında gayet rahattık. Ama buna rağmen şöyle bir durum var ki, anne olduktan sonra uzuuuuunnn bir süre kesintisiz ve kaliteli uyku olayına veda ediyorsunuz. Çünkü uyusanız bile uykunuz tavşan uykusuna dönüyor, bebeği duyabilmek için her an tetikte olmanız gerekiyor zira. Bir de garip kabuslar var ki, o çok fena. Mesela gece o kadar çok kalkıp, emzirip, alt değiştirip, uyutup tekrar yatıyorsunuz ki bir zaman sonra uyku ile gerçekler karışıyor. Uyurken yorgana bebek gibi sarılıyordum ben örneğin, sonra aniden uyanıyorum, yorganı bebek sanıyorum, eyvah diyorum bebekle uyuyakaldım, açıyorum, kaldırıyorum bebek yok, bir panik alıyor gidiyor. Sonra bir bakıyorum bebek beşiğinde mışıl mışıl :)
Bir kaç defa da Boran uyandırdı öyle beni, uyanıyor bir bakıyor yorganı kucağımda bebek gibi tutup uyumuşum, hemen aynı benim gibi panik oluyor vs. :) Tabi bunun dışında pek katkısı oluyor muydu derseniz, tabi ki hayır. Çoğu baba duymaz bile bebeği, hele Boran gibi alt değiştirmeyi bile öğrenmek istemiyorsa geçmiş olsun :)

Mesela benim şöyle bir anım var, ama Boran' ın yok:
Bir gece kalktım, Arda' nın altını değiştiriyorum. Alt değiştirme zımbırtısını serdim yatağa, çünkü tüm erkek bebekler gibi altı açılır açılmaz fışkırtıyor beyefendi :) İyi ki sermişim.. Tam bacaklarını kaldırdım yeni bezi yerleştiriyordum ki, küçük beyin büyük tuvaleti geldi :) Baya bildiğiniz s.çtı çocuk :) Zaten sırf süt içtiği için sapsarı ve sıvı kaka yapıyor, bir de bunu gazla beraber yapınca benim üstüm başım, hatta geceliğimden içeri girerek iç çamaşırım, göğüslerim.. O kadar yani :) Allahtan örtü sayesinde yatağa yorgana gelmedi de bir de o saatte onlarla uğraşmadım. Tabi ki Boran bu sırada uyuyordu :)

Tabi şimdi bu kadar yüklendik babaya ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Evet biz doğru düzgün gaz sancısı olayı ile uğraşmadık ama nadiren uğraştığımız zamanlarda da bu konuda Boran benden çok çok daha başarılıydı. Gaz olayı fena dostlar, hele kolik derecesinde ise maalesef işiniz çok zor. Bizde ara ara bu sancılar kendini gösterdiğinde Arda bacaklarını karnına çekip kendini kasarak sızlanıyordu sürekli. Bazı yöntemler var, biz de bunlardan bir kaçını uygulayarak az da olsa rahatlatabiliyorduk bebiki. Örneğin Sab Simplex diye bir damla var, baya etkili. 6 saatte bir 6-7 damla şeklinde verilebilir. Düzenli kullanımda daha iyi etki ediyor. Bir de Wind Salbe N diye bir krem var. Bununla karnına masaj yapıp gazını çıkarmasını sağlayabiliyorsunuz. Bu videoda masajı da detaylı bir şekilde izleyebilirsiniz. Boran bu masaj konusunda çok başarılıydı sağolsun :) Aslında her şey bir kenara, gaz sancısının tamamen düzelmesi için de zamana ihtiyaç var.

Bir diğer konu da bebeğin banyosu. Arda' yı ilk zamanlar hep annem yıkadı. O kadar minik ve narin oluyorlar ki, gerçekten insan tutup yıkamaya korkuyor. Bu konuda banyo fileleri çok işe yarıyor aslında, çünkü küvete fileyi takıp bebeği üstüne yatırdığınızda çok daha rahat bir şekilde yıkayabiliyorsunuz. Bebeğe banyo yaptırılması ve sonrasındaki bakımı ile ilgili hastaneden çıkmadan hemşireler tarafından eğitiliyorsunuz ama insan kendisi yapmadan öğrenemiyor. Belirli bir zaman sonra da o kadar alışıyorsunuz ki, 5 dakikada evire çevire yıkıyorsunuz miniğinizi. Banyo ile ilgili bu güzel videoyu mutlaka izleyin.

İlk günlerin aslında en güzel yanı evde artık baskın olmaya başlayan bebek kokusu sanırım. Eviniz sürekli bebek gibi kokuyor, ne mutlu :)

Bu arada daha önce söz verdiğim ultrason fotoğrafını aşağıda görebilirsiniz. Burada bebeğimiz her zamankinin aksine eliyle yüzünü kapatmıyor ama nedense gayet dertli bir şekilde kafasını eline dayamış sanki bir şey düşünüyor :)



15 Temmuz 2013 Pazartesi

Do it yourself, Vol.2

Bu postu daha önce hazırlamıştım aslında ama elbette hayat uzun süredir başka yönlere aktığından yayınlayamadım. Şimdi "sürdürülebilir, sakin, kararlı direniş" devam ederken ben de yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum.

Arda için diktiğim bazı şeyleri anlatmaya çalışacağım.

* Emzirme yastığı
Özellikle ilk dönemlerde bebeği nasıl tutacağınızdan bile emin olamadığınız için bu yastık çok işe yarıyor. Aslında çok kolay satın alabileceğiniz bir şey, e-bebek te özellikle çeşitlerini bulabilirsiniz. Yalnız benim diktiğim satılanlardan biraz daha büyük. Belinize sarıp oturduğunuzda hem arkadan sizin belinizi destekliyor, hem de bebeği istediğiniz şekilde yorulmadan konforlu bir şekilde destekleyerek emzirmenizi sağlıyor. Benim nasıl diktiğimle ilgili bir tarifi buradan inceleyebilirsiniz.


* Emzirme önlüğü

Dışarıda bebeğinizi emzirmek için süper basit bir örtü aslında. Ben bir tane emzirme yastığımla aynı kumaştan diktim, sonra beni kesmedi, bir tane de kıyafetlerimle uyumlu olur diye siyah beyaz diktim :) Ancak ilk zamanlar haricinde hiiiiçç kullanamadım çünkü Arda yüzünün örtülmesinden son derece rahatsız olan bir bebekti. Örtüyü çekiştirmekten emmeye konsantre olamayınca ben de örtüleri attım bir kenara. Ama kiminle konuşsam son derece kullanışlı ve faydalı olduğunu söylüyor. Yine kolay ve çok ucuza buradan sahip olacağınız bu önlüğü, isterseniz çok basitçe buradan inceleyerek de dikebilirsiniz.

* Sling

Kanguru tarzı taşıyıcıların bebeğin kalçasına çok baskı yaptığına ve sağlıksız olduğuna dair okuduğum yazılardan sonra sling denilen taşıyıcılara takıldım. Çeşit çeşit sling var ve bu konuda detaylı bir yazıyı Blogcuanne den okuyabilirsiniz. Kendisinin de dediği gibi siz ve bebeğiniz hangisinde rahat ediyorsanız o sling iyidir. Biz bu arada Amerika' dan Babybjörn marka kanguru da getirtmiştik. Ancak onu da en fazla 3 kere kullandık sanırım. Diktiğim slingleri de çok az kullandık, zira Arda' yı hep pusetiyle gezdiriyorum ama sling in gerçekten kangurudan daha rahat ve sağlıklı olduğuna katılıyorum. Ben bir adet polar (Boran' la olan fotoğraf), bir adet de esnemeyen sert bir kumaştan dikmiştim (benimle olan fotoğraf). 2. nin içerisine başka bir kumaş kaplayıp hem renk katmak, hem de sağlamlaştırmak istedim. Dikerken bu video dan yararlandım. Bu arada Babasling marka da direkt satın almak için çok iyi bir seçim. Markanın bu videosunda bebeğin hangi aylarda, hangi pozisyonlarda taşınabileceğini de detaylı görebilirsiniz.


 * Havlu


Benim favorim :) Beyaz düz bir havlu kumaşını aldım, kare olarak kestim, bir ucuna üçgen şekilde kestiğim başlığı diktim. Havlunun üzerini başka bir kumaşla kapladım ve başlık kısmına kaplayacağım kumaşa önceden el ile Arda' nın ismini işledim. Yaparken son derece zevk aldığım, sonucuna da bayıldığım bir şey oldu. Bununla ilgili de detaylı anlatım burada mevcut.




























* Sedir yastıkları
Aslında bunların Arda' ya pek bir faydası yok, sadece onun odasındaki sedir yatağı süslemek için yaptığım yastıklar. Bu sıralar Arda uyumadan önceki ritüllerimizin bir parçası da bu sedire yaslanıp, ayaklarımı uzatarak onu emzirmek. Böyle zamanlarda bu yastıklara yaslanıyorum :) Arda' nın rengarenk oluşlarından dolayı sanırım, çok ilgisini çekiyor.




* Alt değiştirme/örtü



















Bunu yaparken Arda' nın altını değiştirirken kullanırım diye düşünmüştüm. Ama daha sonra bir kaç kullanımlık alt değiştirme örtüleriyle bu işi hallettiğim için pek o amaçla kullanmadık. Arda çok küçükken, koltukta vs. yatırdığımda altına seriyordum. Tıpkı yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi :) Bir kaç kez üzerinde oynasın diye yere serip kullandım. Şu an Arda' yı yıkarken kullanıyoruz. Garip ama gerçek. Bunu küvetin içine seriyoruz çünkü Arda artık kendi küvetine sığmıyor, ama henüz desteksiz de oturamadığı için yatarak veya emekleme pozisyonunda yıkanıyor. Küvetin zemininde canı acımasın diye de bu örtüyü kullanıyoruz. Dışındaki kumaş çabuk koruyor, içerisinde de çift kat elyaf var ama çok ıslak kalmıyor. Zaten hemen hemen her akşam yıkandığı için çok sorun olmuyor. İçerisine elyaf koyup dümdüz diktim. Daha sonra da üzerinden dilimler gibi dikişler geçtim.



* Minik beşik koruyucu ve battaniye





















Arda yaklaşık ilk 4 ay geceleri bizim odamızda küçük bir beşikte yattı. Beşiği Mothercare' den aldığımızda koruyucu takımı vs. ayrı satılıyordu, tek model vardı ve ellerinde kalmamıştı. Ben değişik bir şey olsun istedim ve sonra yine kendim yaparım mantığıyla fotoğraflardaki şekilde bir takım diktim. Çarşafı zaten düz kumaş, sadece köşelerini iplik lastikle diktim rahatça yatağına geçirebileyim diye. Koryucusunun içerisinde yine çift kat elyaf var ve katlama yerlerinden dikişli. Battaniyesi için de bu kumaşı çift kat dikip kenarlarına çarşafın kumaşından biye geçtim. Daha sonra süslemek için mor keçe kumaştan bu hayvan desenlerini kesip hem battaniyeye, hem koruyucuya elimle diktim. Koruyucuyu beşiğe bağlamak için mor kurdela kullandım.

* Kapı süsü ismi

Son olarak Arda' nın hastanede balonla kullandığımız, daha sonra tülle vs. geliştirerek evde kullandığımız kapı süsünün isimliği var. Kumaştan harfleri kesip, içlerine pamuk doldurarak diktim. Daha sonra orlon ip dediğimiz renkli ipliklerle harflerin kenarnı tığ ile oyaladım. Ve en sonunda da köşelerinden birbirlerine diktim.

Sonuç budur :)