31 Mart 2015 Salı

Barselona Barselona.. (tatsız bölüm)

Bugün gündemdeki karanlığın da etkisiyle sanırım Barcelona'nın tatsız geçen kısmını yazmaya karar verdim..

14 Mart Cumartesi, Atatürk Havalimanı'ndan öğlen 14.00 uçağıyla Barcelona'ya gittik. Uçak böyle relax bir saatte olduğu için yetişemeyeceğimizi hiç düşünmedim ben ve ağır ağır hazırlandım. Zaten Arda ile evden çıkmak da tam bir kaos, o nedenle biz bir anda saat 11.00'de hala çıkamadığımızı fark ettik. Daha anneme uğrayıp Arda'yı bırakmak, yolda Arda için alınacak bazı şeyleri halletmek gibi işlerimiz de vardı üstelik.. Bu durumda Arda ile doğru düzgün vedalaşamadan, alışveriş işini de annemin başına yıkarak, yolda kavga kıyamet karşılıklı birbirimize yüklenerek vardık havaalanına ki saat henüz 12.30'du :) Online check-in imiz de vardı ve bence sorun yoktu ama Boran işte, korkunç bir panik hali.. Dolayısıyla tatile harika bir başlangıç yaptığımızı söyleyemeceğim maalesef.. Ama tabi sonrası çok daha vahim oldu..

Bende bir TAV Passport vardı, daily pass, yani sadece tek kullanımlık.. Bir yerlerden kalmış, bir şekilde kullanmamışız, iyi ki de öyle olmuş. Zira o gün bize en çok lazım olduğu gündü ve sayesinde CIP girişinden girip, Business check-in ve hızlı geçişten de geçerek bir de üstüne lounge da keyif yaptık ve dedik ki işte şansımız döndü, harika bir tatil bizi bekliyor :)
Neyse efendim, yerel saatle 16.45 civarı indik Barcelona'ya. Gitmeden önce yaptığımız araştırmalardan otelimize ulaşmak için Aerobus denilen zımbırtıya bineceğimizi öğrenmiştik. Havaalanı ile şehir merkezi arasında 5 dk. aralıklarla sefer yapan ve kişi başı 5 EUR ödeyerek kullanabileceğiniz otobüsler bunlar. Wi-fi fln da var içinde ama çok iyi çalışmıyor, neyse..

Plaça d'Espanya (İspanyol Meydanı) tarafına yaklaşırken Boran "aslında burada inip metroya binersek otele daha az yürümüş olabiliriz" dedi elindeki haritayı inceleyip. Bir şekilde o otobüsten inmiş bulunduk biz de.. Bu arada hava pırıl pırıldı, meydan inanılmaz kalabalık ve şenlikliydi (gerçekten şenlik gibi bir şey vardı bu arada), biz de doğal olarak süper mutlu ve neşeliydik.. Boran goPro ile video vs. çekerken ben de "çok mutluyuuummm" diyerek ona sarılıyordum :)

Sonra o kaderimizi değiştiren metroya bindik. Bir şekilde yolu karıştırdık, ters yöne gittik, geri geldik, dolayısıyla vakit kaybettik. Ellerimizde bavullarımızla tam şaşkın turistler olarak takılıyorduk. Sonunda doğru metroyu bulup bindiğimizde Boran kapının orada inenlerle binenler arasında kaldı, ben ilerledim, kapı kapandı, dönüp arkama baktığımda göz göze geldik ve 2 sn sonra "cüzdanım yok" dedi!

Boran, cüzdanını, telefonunu pantolonunun ön ceplerinde taşır hep, ve sürekli elleri cebindedir, kontrol halindedir yani. Ceket cebine vs. koyamaz, kendisini en güvenli o şekilde hissettiğini söyler. Üzerinde eşofman vardı, ön cepleri fermuarlıydı ve yine birinde telefon, diğerinde cüzdan vardı, fermuarları da kapalıydı. O 1 sn lik zamanda fermuarı açıp, hissettirmeden almışlar cüzdanı.. İnanılmaz bir şey..

Barcelona için (aslında hemen hemen tüm Avrupa için geçerli) hırsızlık konusunda uyarılmıştık biz, çok hızlı ve çok yaygın olduğunu biliyorduk. Yine de yeterince tedbirli davranmamışız ki başımıza geldi. İkimiz de şok olduk tabi ki, ben inanmak istemedim, "başka bir yere koymuş olabilir misin, emin misin, tüm ceplerine baktın mı" sorularını sanırım 1500 kere sordum.. Bu arada tüm nakit paramız Boran' daydı, otele ulaştıktan sonra bölmeyi, hatta bir kısmını odada kasada bırakmayı planlıyorduk ama otele ulaşamadan gitti giden.. Kartlar iptal ediliyor, kimlik, ehliyet yenileniyor, hepsi hallediliyor da işte olan o nakit paraya oldu kısacası..

İndiğimiz metro durağından otele yürürken sırılsıklam olduk bu arada, çünkü bir anda gökyüzü kapkara olmuştu ve korkunç bir yağmur yağıyordu. Yarım saat önceki o pırıl pırıl havadan eser yoktu. Adeta üzerimize her anlamda kara bulutlar çökmüş gibi hissettim.

Otele varınca, resepsiyondaki görevlilerden yardım istedik, bu duruma o kadar alışkınlar ki resmen sakinlikle karşıladılar :) Bizi karakola yönlendirdiler, hemen gidip tutanak tutturmak gerekiyordu zira.. Eşyalarımızı bırakıp, bankalardan kartları iptal ettirdikten sonra tekrar çıktık. Plaça de Catalunya' ye gidip oradaki karakolu bulduk. Yalnız bu arada saat 8'i geçmişti ve maalesef translator 8'e kadar çalıştığı için geç kalmıştık. Buradaki polisler La Rambla' daki karakola  yönlendirdiler bizi, orada 10'a kadar translator varmış.

La Rambla'ya ilk gidişimin hiç böyle olacağını hayal etmemiştim tabi ama işte başa gelen çekiliyor. Karakolu bulduk, translatora derdimizi anlattık. Kız yanımda pasaportlarımızın da içinde olduğu tatlış mı tatlış seyahat cüzdanımı taşıdığımı görünce "very nice, but not in this country" dedi :) Bu arada giden miktar 680 EUR idi, Boran ister istemez "daha yüksek meblağ var mı bugün kayıtta" diye sordu, çünkü gerçekten yanında taşımak için saçma bir para, bunu çalındıktan sonra anlamamız da şahane :) Kız dedi ki, bir turist çift çantasını komple kaptırmış, 2500 EUR civarı para, iPhone ve İPad ile birlikte.. Saçma bir şekilde insan şükrediyor haline, gerçekten çok saçma..

Karakoldan çıktıktan sonra çok acıktığımızı hissettik. Listemdeki onca güzel tapasçıyı arayacak vakit olmadığından, bulsak bile tadını çıkaramayacağımızdan La Poma diye cadde üstünde bir yere girip pizza yedik :) Sonra da otele dönüp uyuduk..

Bu tatsız kısımdı.. Çok kötü başladı tatil ama otele döndüğümüzde konuştuk, zaten 3 günümüz var, bundan sonrası zehir olmasın dedik ve ertesi sabah sıfırdan başladık.. İyi ki de öyle yapmışız, çünkü gerçekten büyüleyici bir şehir, herşeye rağmen...