19 Mart 2014 Çarşamba

17 ay 9 gün..

Özellikle şu dönemde oturup Arda'yı yazmak, en çok da ilerde okusun diye Arda'yı Arda'ya anlatmak çok zor geliyor. Her akşam "bugün acaba hangi tape çıkmış" diye internette gezindiğimiz, dinlediğimiz her kayıtla midemizin bulanmasına artık alıştığımız, "insan gerçekten hayret ediyor" lafının bile hiç bir hayret ifadesini anlatmaya yetmediği bir dönem.. Ne yazsam az, ne desem boş.. Tek dileğim gerçekten umut dolu, aydınlık günlere uyanacağımız zamanların artık gelmesi.. Bizim olmasa bile çocuklarımızın bugünü anlatan tüm kavramlardan çok uzakta, çok başka hayatlarda yaşamasının ümidini yitirmek istemiyorum..

Hayat o veya bu şekilde devam ediyor ve zaman gerçekten çooooookkk çabuk geçiyor.. Benim 17 ay 9 günlük bir oğlum var ve aradan geçen 17 ay 9 güne rağmen hala "bu çocuk benim mi ya?" hissi kaybolmuyor.. Sanırım hiç bir zaman kaybolmayacak da..

Peki Arda'da durum nedir? O her şeyden habersiz, tüm masumiyeti ve elbette tüm haylazlığıyla mutlu mesut devam ediyor.. O kadar hareketli ki bazen kendisinin hiperaktif olduğundan şüphe ediyorum. 1 dk yerinde durmuyor ve maalesef onu uyuşturup biraz nefes almak adına iPad kullanımına başlamış bulunuyoruz :( Mesela geçenlerde arkadaşlarımızla gittiğimiz bir yemekte, ben -o daha önce eleştirdiğim ebeveynler gibi- arkadaşlarımla 2 satır sohbet edeyim, yemeğimi soğumadan yiyebileyim diye Arda'nın önüne iPad koydum. Ne oldum değil, ne olacağım diyeceksin işte.. Bu arada iPad kullanımına alıştığı için iPhone'ları da kendisi açıyor ve hemen birini arıyor. Nedense en sevdiği şey o telefon tuşu :)

bknz. Serdar'ın telefonla kandırıp uyuşturduğu Arda :)



Dışarı çıkmayı çok seviyor. Eli sürekli kapıda desem yeridir..Eeğer "dışarı çıkıyoruz hadi bakalım, ayakkabılarını giy" dersem sevinç içinde gidip ayakkabılarını getiriyor :) Hemen eliyle bye bye yapıyor. Bazen sabah evden çıkarken bu yüzden arkamdan ağlıyor, benimle gelmek istiyor ama çoğu zaman umurunda bile olmuyorum. Anannesine sarılıp bana bye bye yapıyor. Tabi bu durum annemi mest ediyor :)

Ufak tefek kelimeler dökülüyor artık, "Ayni (Anne), Baba, Mama, Bu (Su), Aaba (Araba), Bii (Bir), Döeyt (Dört), Ayti (Altı)" gibi.. :) Bir de bir şey isterken işaret parmağıyla gösterip "dooyy, ııhhh" gibi garip sesler çıkarıyor ki bunlar benim favorilerim..

Diş sayısı hala 6.. Aslında tüm damağı kırmızı ve şiş, ama bir türlü patlamıyor. Artık güneş kendini güzelce gösterdiği için, her gün güneşe çıkarsa dişler de peş peşe gelir diye düşünüyorum. Tabi hala inek sütü ve ürünlerini yiyemediği için onun da eksikliğini yaşıyoruz ve dişlerin bir türlü gelmemesi iştahının iyice kapanmasına yol açıyor. Zaten çok yiyen bir çocuk değil ama özellikle bu ara neredeyse her yemeği reddediyor. Şu andaki tek problemimiz bu.
Aslında doktorumuz Nilgün Hanım artık evde pişen yemeklerden yiyebileceğini, ona özel yemek pişirmemize gerek olmadığını söyledi ama 2-3 denemeden sonra bundan vaz geçtik. Çünkü içerisinde her şeyi barındıran klasik bebek yemeğini yerken, tek tek yapılan yemekleri reddetti. Biz de tekrar başa sardık. Gerçi bu ara onu bile istekli bir şekilde yemiyor. İşte bunlar hep diş diyorum ben, bakalım..
 
Artık sinirleniyor.. İstediği olmayınca kendi kafasına vuruyor eliyle. Yalandan ağlama numaraları yapıyor, olmadı kendini yere atıyor veya direkt eğilip kafasını yere vuruyor. Nasıl canı acımıyor anlamıyorum. Bunların 2 yaş sendorumuna hazırlık olduğunu düşünüyorum.. İstediğini yaptırmak için ağlama, kendini yere atma, inat etme vs. tamamen oraya doğru sürüklüyor beni. Allah yardımcım olsun :)

Bu ara her şey oyun, her şey eğlence Arda için.. Perdelerin arkasına saklanıyor ve ce-e yapıyor, yandaki gibi minderlerin arasına veya aşağıdaki gibi mutfak dolabıyla buzdolabının arasına giriyor :) Sürekli bizden kaçıyor gibi yapıyor ki kalkıp kovalayalım. Mutfak dolaplarını açıp tencereleri indiriyor, kapaklarını yere vuruyor, çıkardığı sese bayılıyor ama alt komşumuzun aynı fikirde olduğunu hiç sanmıyorum :) Zira eline aldığı her şeyi yere vuruyor veya sürtüyor. Zaten geçenlerde ilk şikayetimizi aldık ve bir Cumartesi sabahı 9.30 da biz kahvaltı ederken komşu kapıya dayandı. "Evde temizlik var herhalde, koltuklar çekiliyor, çok ses geliyor" dedi. Aslında olan tek şey Arda'nın biz kahvaltı ederken mutfakta sandalyeleri çekmesiydi :) Biz de sadece "çocuk var evde, temizlik yok" diyebildik. Zaten 9.30 bizim için erken değil artık, 7.00'de uyandığımız için herkes bizim gibi erkenden ayakta sanıyoruz..
Koltukların üzerinde tepiniyor, kendini koltuktan aşağı atacak diye korkuyorum. Hele de "Arda ne yapıyorsun sen" diye üzerine gidersek daha çok yapıyor, ilgi çekmek için yapamayacağı şey yok gibi :) Geçenlerde bir sabah bizim yatakta ayaktayken kendini öne doğru attı mesela, ama bildiğiniz uçarak.. Boran'la birbirimize bakakaldık, "uçtu ya çocuk" diye afalladık..
Dışarıya çıktığımızda etrafına karşı çok ilgili.Özellikle küçük çocuk gördüğü anda yanına koşuyor, elini tutmak istiyor, iletişim kurmaya bayılıyor. Genelde daha büyük çocuklar pek onu sallamadığında, aynı şey bana yapılmış gibi üzülüyorum, kıyamam :(
Hayvanları da çok seviyor. Bir kedi, kuş, köpek görmesin hemen peşinden gitmek istiyor. Hiç korkmuyor, dokunmak istiyor. Bu özelliğine bayılıyorum. Keşke bahçeli bir evimiz olsaydı, hemen Arda'ya bir köpek alırdım..
Geçenlerde bir sabah Boran Arda'yı ekmek alma bahanesiyle çıkardı. Karşılarına 2 tane yavru köpek çıkmış, Arda hemen onları sevmiş, onlar da Arda'ya yapışmışlar. Yere oturtup üzerine tırmanmışlar, ellerini yalayıp kıtlamışlar ama bizimki sevinçle gülmüş sadece, hiç korkup ağlamamış.. Bu anı kaçırdığım için üzüldüm ama Boran bir iki fotoğraf yakalayabilmiş neyse ki..

Bu arada artık gece kendisi uyuyor, sadece yatarken biberonunu veriyorum, müziğini açıyorum ve yatağına yatırıp saçlarını okşayıp iyi geceler diledikten sonra çıkıyorum odasından. Kendi kendine döne döne uyuyor maşallah! Bazı geceler kesintisiz uyuyor, bazen uyanıp ağlıyor, o zaman yine yanımıza alıp öyle devam ediyoruz. Birlikte yatmak güzel aslında, ama kötü bir yanı var, o da hala saçlarımı çeke çeke uykuya devam etmesi. Yan yanaysak mutlaka bana sarılıyor, saçlarıma yapışıyor, hatta yarı uyanık halde gece yattığım yeri bile yokluyor, resmen arıyor beni elleriyle :) Saçlarımı çekme huyundan vaz geçse, birlikte yatmaya hiç itirazım yok aslında..
Gece böyle rahat uyumasına rağmen gündüz ayakta sallanıyor. Gündüz uykuları da hala tam olarak düzene girmedi. Bazen tek ve uzun, bazen 2 tane kısa uyku oluyor..

Aslında bu dönem çok eğlenceli. Daha tecrübeli arkadaşlarım da hep aynı şeyi söylüyor, "en tatlı zamanlar".. Hele hele konuşmaya başlayıp iletişim kurduğunu hayal ettikçe çok sabırsızlanıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder