Belgrad aslında bize resmen uçakla 1 saat 30 dk. mesafede. 15 Şubat Salı sabahı Atatürk Havalimanı'ndan 7.45' de uçağa binip, aradaki 1 saatlik zaman farkının da etkisiyle yerel saatle 8.30'da Belgrad'a indik. Çok yakın ama sonuçta başka bir ülke işte, bilinmeyenin büyüsü cezbediyor insanı.
Seyahat yazısı yazmak pek benim kalemim değil ama deneyeceğim :) Bir kere ana konudan başlayayım, evet gerçekten kızlar çok güzel.. Hepsi dalyan gibi, maşallah :) Bakımlılar da ama kılık kıyafetten biraz sınıfta kalıyorlar.. Rus kadınları gibi Sırp kadınları da fazla rüküş, allı pullu.. Daracık ve yırtık pırtık düşük belli kotlarla gündüz ışığında bile gözünüzü alacak kadar taşlı/pullu ugglar sanırım en gözde kıyafetleri :) Erkeklerse ne yazık ki çok çirkin.. Yani Boran'a cömert davranan evrenin neden benim göz zevkimi bozduğuna dair sıkıntılar içerisine girmedim desem yalan olur.. Ayrıca akşam yemeğe giderken "iyiki de yanıma almışım" diyerek deri pantolonumu ve topuklu ayakkabılarımı sırf şu kadın milleti savaşı uğruna giymeme rağmen sevgilimin "aşkım boşuna uğraşma, yetmiyor" demesi de cabası :) Bir de beni o topuklularla zilyon mesafe yürüttün ya Boran Bardız, neyse..
Belgrad inanılmaz küçük bir şehir, zilyon mesafe yürüdük diyorum ama zaten her yer yürüyerek gezilebiliyor. Yorulduğunuz zaman da neredeyse tüm halkın bedava kullandığı çeşitli toplu taşıma araçlarına siz de bedava binebilirsiniz. Herhalde toplamda 5-6 kere tramway ve otobüs kullandık ve sadece bir kez birinin kart okuttuğunu gördük :) Şehir aslında küçük ama yüzölçümü olarak büyük olmasına rağmen, şehirleşmiş alan küçük diyelim. Gerçi biz nehrin diğer yakasına yani Nova Beogard'a hiç geçmedik. Sadece Havalimanı o tarafta olduğu için gidip gelirken taksiyle geçtik, onun dışında hep Stari Grad' daydık ki zaten gezilecek görülecek yerlerin hepsi de oradaydı. Sadece alışveriş yapmak gibi bir niyetiniz olursa belki Nova Beogard'da bulunan şehrin belki de tek AVM' si Usce Shopping Center'a gidebilirsiniz. Biz AVM'den kusmak üzere olduğumuz için yanından bile geçmedik ama benim alışveriş tutkum gezinirken cadde üzerinde mağazalara girmeme engel olmadı :) Ancak şunu söylemeliyim ki fiyatlar Türkiye'den pek farklı değil, ürünler de..
Kalemagdan'ın çıkışından başlayan Knez Mihailova, bizim İstiklal Caddesi'nin küçük bir kopyası gibi. Benim en çok sevdiğim yer burası oldu. Zira cadde tarihi binaları, mağazaları, cafeleri ve restaurantları ile -elbette hafta sonu da olduğu için- her daim kalabalık ve enerjisi yüksekti. Cadde üzerinde ilgimizi en çok çeken şey de adım başı patlamış mısır satan seyyar satıcılardı. Sebebini bilmiyorum ama sanırım Belgrad'lılar mısırı çok seviyorlar. Boran da tam bir patlamış mısır hastası olduğu için bu durum onu çok mutlu etti :) Dikkatimizi çeken bir diğer konu da kapalı alanda sigara içmek yasak olmamasına rağmen, insanların açık havada, cadde üzerine konulan masalarda takılmasıydı. Hemen Belgrad Büyükşehir Belediyesi'ne şikayet edip "tez bu masalar toplana" demek istedim :) Bu arada bizde olan şal ve dışarda ısıtıcı kullanma olayı, burada şartlara uygun olarak biraz evrilmiş ve yorgana yakın kalınlıkta örtü ve ısıtıcıdan oluşan masa ayağına dönüşmüş :)
Knez Mihailova'nın bitiminde TRG REPUBLIKE, (Cumhuriyet Meydanı) sizi karşılıyor. Burası da Belgrad'ın en merkezi meydanı aslında. Belgrad Milli Müzesi ve Devlet Tiyatrosu bu meydanda yer alıyor. Ayrıca Osmanlı'nın Sırbistan denetimine son veren III.Mihailo'nun İstanbul'u işaret ettiği öne sürülen heykeli de hemen Milli Müze'nin önünde duruyor. Bu arada Devlet Tiyatrosu dışında bir de Jugoslovensko Dramsko Pozorište, (Yugoslav Drama Tiyatrosu) var ki, gelmişken dillerini anlamasak da değişik bir gösteri izleyelim derseniz biletleri önceden almanız gerekiyor.
Bunun dışında mutlaka görülmesi gereken bir başka yer de Aziz Sava Katedrali. Burası Balkanlar'ın en büyük Ortodoks Kilisesi olarak biliniyor. Sırp Ortodoks Kilisesi'nin kurucusu olan St.Sava' nın Sinan Paşa tarafından gömüldüğü iddia edilen yere yapılmış. Eğer Roma'ya veya Viyana' ya gidip, oralardaki kilise ve katedralleri gezdiyseniz, onlardan sonra bu çok ihtişamlı gelmeyebilir ama yine de çok büyük ve etkileyici olduğu kesin. Biz de mutlaka her yerde yaptığımız Türk kezoluğumuzla mum yakarak dilek dilemeyi ihmal etmedik tabi :)
Bu güzel görüntü de Belgrad'ın tarihi Parlemento Binası'na ait.. Gördüğünüz gibi olağanüstü bir koruma çemberi, lüks araçlar veya güvenlik görevlileri yok!
Knez Mihailova' dan sonra bir başka büyük cadde de STRAHINJIĆA BANA. Burada dağınık şekilde serpiştirilmiş cafeler, restaurantlar, barlar ve kokoş kızlarla güzel arabalar mevcut. Özellikle kızlara gönderme yapan Silikon Vadisi de bu caddenin takma ismiymiş :)
Seyahat yazısı derken, seyahatname yazdım farkındayım ama yazının şu noktasına kadar bileklerini kesmeden gelmeyi başarabilmiş arkadaşlarım, azıcık daha sabrederseniz son olarak size Belgrad'da ne yer ne içilirden ve yaşamadığımız gece hayatından bahsetmek isterim :)
Akşam yemeğimizi Cumhuriyet Meydanı'ndaki Boutique adlı mekanda yedik. Burası da insanların daha çok içki içip sosyalleşmek için takıldığı lüks sayılabilecek bir mekandı ve biz de çok zengin bir yemek yememize rağmen inanılmaz makul bir fiyatla kalktık. Tabi normalde gelmişken yerel bir şeyler yiyelim derseniz Cevapcici Kebabı sanırım doğru seçim. Ben yemedim ama bizim köfteye benzediğini gördüm. Ayrıca Boran Sırp birası Zaječarsko denedi ama sevmedi.
Bu arada biz akşam yemeği için nehir kenarında olduğu söylenen Beton Hala denilen yerdeki bir restauranta gitmeyi planlamıştık ama ne yazık ki haritada Beton Hala diye görünen yeri bir türlü bulamayınca meydana geri döndük. Ben dalyan Sırp kızlarına inat topuklu ayakkabı giymeseydim pes etmez bulurduk tabi ama yorulunca ve ıssız sokaklarda kalınca çok üşendim. Siz giderseniz mutlaka bulun ve orada da vakit geçirin.
Şimdi buraya kadar gelmişiz, hazır çocuk da yok, şöyle meşhur Belgrad gece hayatına dalalım da azcık dans filan edelim dedik yemek sonrası ama maalesef yine üşendik. Biz de böyle bir çiftiz işte, bizden geçmiş, hazır çocuk yokken dans filan boşver, gidip deliksiz bir uyku çekelim diye geceyarısı olmadan otelimize geri döndük :) Zaten o kızlar beni pistte ezerdi annem, hiç gerek yok :) Gece gezmesi için en meşhur yerin de yine Beton Hala' daki Magacin olduğunu öğrendik, bilginize.
Peki Arda'yı bu bırakışım başarılı geçmiş miydi? Evet, Arda babannesiyle çok uslu durmuş, hiç zorluk çıkarmamış, yemeklerini güzelce yemiş, uykusunu uyumuş, doğru düzgün ağlamamış bile.. Ama biraz mahsunmuş, yine de bırakılmış olmanın mahsunluğu varmış üzerinde, kıyamam.. 16 Şubat Pazar akşamı 23.00' de eve dönmüştük bile. Toplamda sadece 40 sa. ayrı kalmak bile yetmişti bize :)
Bir kaç önemli not:
- Sırbistan vizesiz ama ülkeye girerken pasaport kontrolünde dönüş biletinizi görmek istiyorlar.
- Havalimanından şehir merkezine fix fiyat ile anlaşırsanız taksiler 15 €' ya götürüyorlar, eğer daha fazla isteyen olursa binmeyin.
- Para birimi olarak Dinar kullanılıyor ve bizim eski usuldeki gibi bol sıfırlı haneler çıkıyor karşınıza. 1 € yaklaşık 110 Dinara tekabul ediyor, hesaplamaları buna göre yapabilirsiniz.
- Şehrin hemen hemen her yerinde ücretsiz wi-fi bulmanız mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder