3 Eylül 2013 Salı

Çalışmak mı, Evde Olmak mı?

2004 Ağutos' tan beri iş hayatındayım. Neredeyse 10 sene olmuş. Coca-Cola' ya girmeden önce 1.5 ay boştaydım. Yani 9 senede, sadece 1.5 ay çalışmamıştım. Dolayısıyla yaklaşık 5 aylık doğum izni benim için çok büyük bir olaydı.

Çalışmak mı, evde olmak mı diye soracak olursanız, kesinlikle çalışmak. Elbette ev hanımlığına çok çabuk alışılıyor ve onun da kendine ait çok cazip tarafları var. Belki de en güzel seçenek "evden çalışmak" :) Hayır hayır, gerçekten her sabah gideceğiniz bir yerinizin olması, bunun için giyinmeniz, kuşanmanız, hazırlanmanız, ev dışında sorumluluklarınızın olması, aslında güzel bir şey.. Yine de bazen Boran' a 2. çocuğu da yaparsam çalışmam artık, "tam zamanlı anne" olarak evde çocuklarıma bakarım, sen de lütfen ona göre para kazan, diyebiliyorum :)

Peki evde kalmak, izinli olmak, oturmak, yayılmak, dinlenmek demek midir? ASLA!! Hani o küçük görülen "ev hanımlığı" var ya, işte o en zoru arkadaş. Adın üstünde, ev hanımısın. O ev hep temiz olacak, kaldı ki artık evde hijyenle sarıp sarmalanması gereken bir bebik var. Çamaşırlar yıkanacak, ütüler yapılacak, bulaşıklar yıkanacak, alışverişe çıkılacak, yemek yapılacak, e bir de üstüne bebek bakılacak.. Yok canıııımmm.. Şimdi tabi efendim çamaşırları,bulaşıkları makina yıkıyor.. Olabilir.. Ben koyuyorum makinaya, ben çıkarıp asıyorum, ben diziyorum tek tek, ben boşaltıyorum sonra :)
Valla şaka bir yana, annelerimize, hele de ninelerimize büyük saygım ve hayranlığım var. Yahu kadının yaşadığı köyde doğru düzgün su yok, doğurmuş 7-8 tane, ayrıca inekler var, tarla var.. Manyak olacağım düşündükçe.. Tabi 7-8 çocukla "kaliteli zaman" denilen zımbırtı oluyor mu? Pardon o da ne demek?

Aslında evde olmak, ilk başlarda çok sıkıcıydı benim için. Hatta süt izinlerimi toplu almam, 3,5 ayda dönerim işe bile diyordum. Çünkü Arda genelde uyuyordu, çok zahmetli değildi ama çok küçük olduğu için pek dışarı da çıkarmak istemiyordum. Annem de her gün geldiği için ikimiz Arda uyurken oturup televizyondaki saçma sapan programları izliyorduk. Tabi zaman geçtikçe, Arda büyüdükçe işler değişmeye başladı. Gittikçe beni tanıyor, tepki veriyor, benim ona bağlandığım gibi o da bana bağlanıyordu. Bırakıp işe dönmenin zor olacağını hissetmeye başladım. Haftada mutlaka 2-3 kez dışarı çıkıp geziniyorduk. Hafta içi gezmenin ve alışveriş yapmanın ne kadar keyifli bir şey olduğunu gördüm. Yollar boş, otoparklar boş, mağazalar boş, her şey düzgün, yerli yerinde.. Elbette bu güzelliklerden vaz geçmek zor olacaktı :)



Ama bence evde olmanın en kötü yanı aralıksız yemek yeme isteği. Zaten emzirdiğim için sürekli bir açlık içerisindeydim. Annem de sağolsun ne kadar yemek programı varsa hepsini izlediği ve bana da izlettirdiği için, o yemekleri gürdükçe canımız bir şeyler çekiyordu. Sonra mutfağa girip bir şeyler yapıp oturup bir güzel afiyetle yiyorduk. Doğum kilolarından kurtulmak da hayal oluyordu böylece. Şimdi o dönemde paylaştığım fotoğrafları görünce bunu daha da iyi anlıyorum :)





Ondan sonra vay efendim ev hanımları neden 100 kg? Bütün gündüz kuşağını doldurursanız yemek programlarıyla, olacağı bu elbette. En bombası da önce yemek programında 3000 kalorili yemek tariflerini verip, arkasından yayınlanan kadın programında "zayıflama çayı" formülü vermeleri :)







Yalnız güzel yemek yapıyorum, kimse kusura bakmasın. Mutfağa pek girmem ama girdiğimde yaptığım şey de lezzetli olur yani, övünmek gibi olmasın :) İstediğiniz bir tarif varsa verebilirim de hani.. Gördüğünüz gibi 10 parmağımda 10 marifet. Hem yemek yapıyorum, hem dikiş dikiyorum, hem çocuk, hem de kariyer yapıyorum :) Sanırım kendimi yeterince övdüm, eğer benden hala nefret etmiyorsanız devam edebilirim..
İşte böyle.. Eğer çalışma hayatına alışıksanız evde olmak gerçekten zor. Şahsen bence "ev hanımlığı ve annelik" normal işimden daha zor. Keyifli noktaları var ama çoğunlukla kendinden çok fazla vermek demek. Hani meşhur laf var ya "yemedim yedirdim, giymedim giydirdim, saçımı süpürge ettim" diye.. Heh, işte aynen böyle olduğu için çok yıpratıcı. İçten içe insanın kafasını kurcalayan bir durum, neden bu kadar fedakarlık yapmak zorundayım ki diye. Ama kadın olmak sanırım tam da bu demek. Hele de çalışan anne olmak.. Çünkü siz kadın olarak hem işinizde,hem de evinizde çalışıyorken; hem evin, hem çocuğunuzun, hem de işinizin sorumluluğu üzerinizdeyken aslında eşiniz, erkek olarak sadece konuya bir yerlerinden dahil olabiliyor.

Elbette eşine, evde ve bebekle ilgili her şeyde çok yardımcı olan beylerimiz de var ama maalesef azınlıktalar :) Bu yazıyı okuyan bekar hatunlarımız için dileğimiz o azınlıktaki beylere denk gelmeleridir efendim.
Bitirirken, kahramanımız Arda' nın yaklaşık 4 aylıkken oyun halısını ve oyuncakları keşfetme anıyla sizeleri baş başa bırakıyorum. Sevgiler.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder