3 Eylül 2013 Salı

Haftasonu Kaçamağı / Sapanca

Bizim için kışın artık bir vazgeçilmezi var ise, o da Sapanca' da haftasonu kaçamağı sanırım. İlk 2009 Sevgililer Günü' nde Maşukiye ve Kartepe olarak bu maceramız başladı. Daha sonra aynı yıl Kasım ayında doğum günü hediyesi olarak Boran beni Güral Sapanca' ya götürdü. O zaman çok beğenmiştik oteli. Sanırım daha yeni olduğu için çok bilinmiyordu. Biz gittiğimizde çok boştu ve bütün otel bize aitmiş gibi hissetmiştik. Bir de Spa' da hamam ve masaj keyfi yapınca tadından yenmez bir tatil olmuştu bizim için :) Sonra bir gelenek gibi her yıl sevgililer gününde aynı yere gitmeye başladık. Bir kez Duygu ve Cem'i de götürdük. O zaman da otele girmeden önce nerede kahvaltı edebiliriz diye araştırırken Evce' yi keşfettik. Yalnız şöyle bir durum var ki o zaman şansımıza hava muhteşem güzellikteydi. Dolayısıyla açık havada, Evce' nin bahçesinde oturabilmiştik. İlk kez gidiyor olmamız, kahvaltının (belki de brunch demeliyim, zira bol bol meze de içeriyor menü) muhteşemliği, havanın olağanüstü oluşu bizi büyülemişti. Daha sonra bir kez Gülten Anne ve Çetin Baba ile gittik. O zaman hava kötüydü ve aynı keyfi alamadık, çünkü şömine ve sobayla ısıtılmaya çalışılan ama çok ısınmayan kapalı bir alanı var. Biraz şömineden dolayı duman kokusu da oluyor. Hele yağmur varsa elbette yolu çamurlu oluyor. Yine de mutlaka gidilesi, görülesi bir yer.

Bu kış, yine Şubat ayı gelince bizde bir kıpırdanmalar başladı. Ama malum, bu defa Arda var, nasıl yapmak lazım derken bu sefer de annemi göttürmeye karar verdik. Hem onun için bir değişiklik olur hem de Arda' ya bakar, biz de rahat ederiz diye :) Dolayısıyla bu aslında bizim bebekle ilk tatilimiz sayılırdı.




Önce yine Evce' de kahvaltı ile başladık. Ancak bu sefer havanın kötü olmasından dolayı yolların çamurlu olması bir kenara, neredeyse hiç yol yoktu. Yağmur çamur, zaten bozuk olan yolu iyice kötü duruma getirmişti. Bunun dışında bir de hava soğuk olduğu için Arda' yı üşüteceğiz diye endişelendik. Sobanın yanına oturduk ve biraz dumana maruz kaldık. Ama iyi tarafından bakarsak da ekmeklerimizi sobanın üzerinde kızartabildik :) Her şeye rağmen güzel bir kahvaltıydı.











Otel her gittiğimizde sanki biraz daha kalabalık oluyor. Yine de insan İstanbul' un gürültüsünden uzak, ormanın arasında, sessiz, huzurlu bir gün geçirince tazeleniveriyor hemen. Tabi bizim için annemin de bizimle gelmiş olması harikaydı. Gece de, herhalde oksijen çarptı veya ortam fazla sessiz geldi bilmiyorum, Arda da ben de mışıl mışıl uyuduk. Sadece bir kez uyandı. Şimdi nerede o günler diyorum, zamanla düzelmesi gerekirken daha kötü oluyor uykusu :( Neyse, bu bambaşka bir yazının konusu zaten.
Şimdi yazarken canım Spa' ya gitmek istedi, hamam, masaj fln.. Ay ne de güzel olurdu yahu :)
 
Bu arada Sapanca' da Vine denilen zımbırtıyı keşfettim. Bu da ilk videolarımdan, gördüğünüz gibi baba oğul mışıl mışıl.. :)
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder