16 Eylül 2013 Pazartesi

Karı-koca halleri...

Boran' la 2007 Eylül ayında tanıştık. Tam tamına 6 yıl oluyor. Kendisi benim U dönüşüm olur :) Yani aslında şöyle; öncesinde yaptığım U dönüşü ile karşıma çıkan ve o dönüşü yaparak ne kadar doğru davrandığımın adeta kanlı canlı ispatı olan adamdır benim için. Sevgilidir, sevdiğimdir ama en iyi arkadaşımdır aynı zamanda.

Boran' la evlenmek, bir de üzerine birlikte bir can dünyaya getirmek çok zor aldığım bir karar değildi. Üzerinde pek düşünmedim hatta. Sadece istedim ve oldu. Çünkü bence doğru kişiydi, soru işaretim olmadı hiç. Doğru kişi olunca sanırım, zaten pek düşünmenize gerek kalmıyor, sırası geliyor ve oluyor her şey :) Zira mükemmel zaman, mükemmel kişi, hazır olmak, vs. gibi kavramlar yok. Bir yerde bazı şeyleri akışına, oluruna bırakmak ve kendinizi de o akışa bırakıp olaylara adapte olmak lazım. Plan yapmakla geçmez hayat, yani bence tabi :)

Aslında ben özellikle son zamanlarda hep şunu düşünüyorum. İnsanlar evlilikten beklentilerini düşürmeli. Yani genelde evlenince hayat süper ötesi güzellikte olacak, her akşam romantik yemekler yenecek, birlikte el ele, diz dize filmler izlenecek, 2 günde bir sevişilecek filan, yok yani öyle bir hayat. Öncelikle bunu bilmek lazım. Boran benim için doğru insan, evet, ama elbette ki değiştirmek istediğim huyları, tahammül edemediğim halleri var. E benim yok mu ki, benim de var. Güzel olan bunu kabul etmek, karşılıklı anlayış göstermek, olduğu gibi sevmek, benimsemek.. Elbette ki hayal kurmayın demiyorum, o kadar da acımasız değilim ama sadece ütopik olmayın diyorum. Karşınızdakini değiştirmeye çalışmayın, çünkü evlenmeden önce siz zaten onu öyle sevdiniz. Yani eğer "Barney" ye aşık olduysanız, evlendikten sonra ondan "Ted" olmasını beklemeyeceksiniz.. Gidip kendinize bir "Ted" bulacaksınız bir zahmet. Tabi onu kim kaybetti de siz bulursunuz orasını ben bilemem :)

Ben mesela isterdim ki Boran bana ev işlerinde daha fazla yardımcı olsun, mümkünse en azından kendi döküntüsünü toplasın, daha az Bilgisayar' da vakit geçirsin, bu kadar PC/konsol oyunu delisi olmasın, benimle daha çok ilgilensin. İsterdim ki bir şey izlemeden veya okumadan, sadece benimle konuşarak yemek yiyebilsin. İsterdim ki Arda ile daha fazla ilgilensin, mesela en azından bezini değiştirebilsin, ben talimat vermeden mamasını hazırlayabilsin veya yedirebilsin. Peki bununla ilgili ben doğru davranıyor muyum? Elbette hayır.. Örneğin, bulaşık makinasına bulaşıkları dizmesini istiyorum, Boran bir şekilde bunu yapıyor. Sonra ne mi oluyor; onun dizdiklerini beğenmeyip düzeltiyorum. Bravo bana, kocaman alkış. Çünkü canım sevgilim haklı olarak diyor ki "madem kendin beğenmeyip tekrar yapacaksın, bana niye yaptırıyorsun?" :) Eminim o da benim bu kontrol manyaklığımı değiştirmek isterdi. En azından daha az alışveriş yapmamı istediğini adım gibi biliyorum :)

Bu arada başlığa aldanmayın, ben şahsen "karıcım" ve "kocacım" kalıplarından pek haz etmiyorum. Çoğunlukla "sevgilim" diye bahsederim. Evlendikten sonra iş yerinde bir arkadaşım "ne sevgilisi kızım ya, evlendiniz artık siz" demişti. Evlenince sevgili olunmuyor mu anlamadım ki :)

Neyse bu yazının asıl amacı şudur ki, özellikle bebek olduktan sonra sevginizi 3 kişilik yaşamaya başlıyorsunuz. Doğrudur, aşk bir noktada tükeniyor, tutku azalıyor ama yerini daha sağlam, daha kalıcı duygulara bırakıyor. Benzersiz bir bağ oluşuyor bu 3 kişinin arasında. Belki daha önce "aşkııımmm" diye seslenirken şimdi "babasıııı" diyorsunuz çoğunlukla.. Belki eskisi gibi baş başa kalamıyorsunuz, birbirinize yeterince vakit ayıramıyorsunuz.. Zaman zaman bunların eksikliğini yaşıyorsunuz belki.. Ama bunlar eksilirken bambaşka güzellikler ekleniyor hayatınıza.. Katlanarak çoğalıyorsunuz.

Arda, yaklaşık 5 aylık..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder