16 Temmuz 2013 Salı

İlk günler...

Yazmaya geç başlamış olmanın böyle bir dezavantajı var işte.. Arda şu an 9 aylık bir bebek ama ben ancak ilk günlerini anlatmaya yeni başladım. :) Bir an önce hızlı hızlı yazıp, günümüze yetişmek istiyorum açıkçası. Eğer hamilelik/bebek bloğu yazmak istiyorsanız, tavsiyem en başından bunu yapmanızdır :)

Arda evimize girdiği ilk andan itibaren, her şey çok değişti. Şu bir gerçek ki, lohusa bunalımı diye bir şey gerçekten var ve bir kadın için en zor süreçlerden biri. Şöyle anlatabilirim, ufak tefek ağrılarınız dışında hiç bir derdiniz yok, bebek uslu uslu sadece uyuyor, yapmanız gereken 2-3 saatte bir kendisi uyanmasa bile uyandırıp emzirmek, gazını çıkarmak ve altını temizlemek. Ama artık hormonlardan mı nedendir bilemiyorum, sadece o uyurken onu izlemek bile hüngür şakır ağlamanıza neden olabiliyor. Hele hele evde bebekle yalnızsanız. Onu izliyor ve şöyle düşüncelere kapılıyorsunuz; "Allahım çok küçük, çok minik, çok muhtaç.. Ya bana bir şey olursa o ne yapar? Ya ona bir şey olursa ben ne yaparım? Bu güzellik benim mi? Ben bununla bir ömür ne yapacağım? Nasıl yetiştireceğim? Ya başarısız olursam? Ya yeterince sevgi veremezsem? Ya yeterince iyi eğitemezsem? YA ONA YETEMEZSEM?" Manyaklık parayla değil, oluyor işte bunlar, düşünceler geliyor ve sürüklüyor sizi, sonra bir bakmışsınız, iki göz iki çeşme :)

Yani başka neler oluyor bilemiyorum ama benim lohusa bunalımım bunlarla geçti ama Allahtan çok uzun sürmedi. Elbette bu tarz düşünceler hala aklıma geliyor zaman zaman, hele ki ülkenin geleceği ile ilgili kaygılarımın tavan yaptığı, özellikle şu son dönemlerde, bebek iyi bir fikir miydi diye düşünmüyor değilim. Sonuçta sıfırdan bir insan getiriyorsunuz dünyaya ve ömrünüzün sonuna kadar onun bütün sorumluluğu sizin üzerinizde. Bu çok büyük bir olay.. Ama şöyle de düşünüyorum bazen, o nasıl biri olmak isterse öyle olacak belki, yine de bizim büyük katkımız olacak bunda. Ne kadar iyi ve doğru bir insan olabilirse, bu dünya için o kadar güzel. Kötü insanlara karşı, iyiler her zaman olmalı çünkü..

Evet ne diyordum.. İlk günler :)
Aslında emzirme ile ilgili bir başlık atıp sayfalarca yazılabilir belki, zira ilk günlerin tek olayı bu. Bir kere hemşireler şu işi nasıl başarıyor anlamadım ama dakikalarca uyandırmaya çalışıp, yok ayağını gıdıkla, yok üzerindekileri çıkar, kulağıyla oyna, mutlaka uyansın diye uğraştığınız bebeğinizin ağzına o meme ucunu tutturmak kadar zor bir şey yok. Çok küçük o yavrum, minicik, ağzını zor açıyor zaten, e sizde de şöyle afili, büyükçe bir meme ucu yoksa vay halinize :) Her şeyden önce, pes etmeyin arkadaşlar. Herkes size akıl verecek, hemşireler dışında anneleriniz ve bilimum teyzeleriniz de memenizi kavrayıp bebeğinizin ağzına sokmaya çalışacak. Bunaltıcı evet ama bebeğiniz için katlanın, delirmeyin, direnin. (#direnmemeucu) :)) Baktınız olmuyor, hiç kasmayın, hemen silikon uçlardan bir çift edinin, bakın onu nasıl tutuyor küçük bebik. Şahsen biz almamak için biraz direndik, çünkü anneme göre ona alışırsa bir daha göğsümü tutmayabilirdi ama olmayınca olmuyor işte. 3. gündü sanırım, aldık gitti ve ilk 3 ay Arda sadece bu silikon uçlarla emdi. Sonrasında çenesi kuvvetlenince bıraktık silikon uçları, gayet zorlanmadan meme ucuna geçiş yaptı. Bu silikon uçların tek kötü tarafı sürekli steril tutmanın zor olması. Ben emzik koyulan kutulardan birine yerleştirip hep onunla yanımda taşımıştım.

Anne sütü önemli bir konu doğrudur, ancak dünyanın sonu değildir efendim. Emziren anne iyi, emziremeyen kötü diye bir şey tabi ki yok, bu nedenle sütünüz yoksa üzülmeyin. Arttırmaya çalışın, ancak süt olsun diye saçmasapan tatlıya, sütlaca, pastaya, böreğe abanmayın. Bol su, Rezene Çayı, Humana' nın çayları, Malt içecekleri, ŞEKERSİZ meyve hoşafları vs. vs. Her şeyi deneyebilirsiniz ama en önemlisi uyku ve huzur canlar. Maalesef bebekle uyku olayı çok kolay bir şey değil ama mümkün oldukça bebeğiniz uyurken siz de uyumaya çalışın. Bırakın ev biraz daha dağınık kalsın, bırakın yemek dışarıdan söylensin, söylenemiyorsa akşam kahvaltısıyla geçiştirilsin. Kendinizi bitap düşürmeyin. Asla "sütüm yok mu, emziremiyor muyum, bebeğim doymuyor mu" diye olumsuz düşüncelerle kendinizi üzmeyin. Siz stres yapıp kendinizi üzdükçe, o süt hiç gelmez.

Örnek vermek gerekirse:
Evde 2. günümüz filandı sanırım, Arda normalde neredeyse her bezine kaka yaparken 3-4 bez kakasız geçti. Annem hemen bebeğin yeterince doymadığı için kaka yapmadığına kanaat getirdi ve Boran' a mama aldırdı. Çünkü o zaman henüz silikon uç almamıştık ve zar zor emzirebiliyordum. Yani anneme göre bebek alışır diye silikon uç almak mantıksızdı ama göğsümde süt dururken mama almak mantıklıydı :) Bende "emziremiyorum" baskısından dolayı bardak dolup taştı ve ağlamaya başladım. Şimdi düşününce komik geliyor tabi ki :) Sonuçta Arda o mamadan bir kez içti ve mama çöpe atıldı zira göğsüm sütten dolup taşıyordu.

Annem sağolsun, çok iyidir, bebek bakımı konusunda adeta bir duayendir kendisi, zira şu an o bakıyor Arda' ya, ama anne annedir işte. Müdahele etmeden duramaz, mutlaka son lafı o söylemek ister. O reklamda da dediği gibi "Büyüdüm, büyüdüm ben de anne oldum, annemin gözünde hiç büyümedim" :) Yapılması gereken çok duymamak, tartışmamak, boşvermek, üzülmemek, üzmemek, boş yere gerginliği tırmandırmamaktır..

Arda zor bir bebek değildi, ağlaması bile ağlamadan ziyade bizim "mıkırdanma" olarak adlandırdığımız hoşnutsuz sesler çıkarma seviseyindeydi. Çok şükür ki, biz doğru düzgün gaz sansıcı nedir bilmedik. Belki 3, belki 5 kez geceleri zor uyuduğu olmuştur, bunun dışında gayet rahattık. Ama buna rağmen şöyle bir durum var ki, anne olduktan sonra uzuuuuunnn bir süre kesintisiz ve kaliteli uyku olayına veda ediyorsunuz. Çünkü uyusanız bile uykunuz tavşan uykusuna dönüyor, bebeği duyabilmek için her an tetikte olmanız gerekiyor zira. Bir de garip kabuslar var ki, o çok fena. Mesela gece o kadar çok kalkıp, emzirip, alt değiştirip, uyutup tekrar yatıyorsunuz ki bir zaman sonra uyku ile gerçekler karışıyor. Uyurken yorgana bebek gibi sarılıyordum ben örneğin, sonra aniden uyanıyorum, yorganı bebek sanıyorum, eyvah diyorum bebekle uyuyakaldım, açıyorum, kaldırıyorum bebek yok, bir panik alıyor gidiyor. Sonra bir bakıyorum bebek beşiğinde mışıl mışıl :)
Bir kaç defa da Boran uyandırdı öyle beni, uyanıyor bir bakıyor yorganı kucağımda bebek gibi tutup uyumuşum, hemen aynı benim gibi panik oluyor vs. :) Tabi bunun dışında pek katkısı oluyor muydu derseniz, tabi ki hayır. Çoğu baba duymaz bile bebeği, hele Boran gibi alt değiştirmeyi bile öğrenmek istemiyorsa geçmiş olsun :)

Mesela benim şöyle bir anım var, ama Boran' ın yok:
Bir gece kalktım, Arda' nın altını değiştiriyorum. Alt değiştirme zımbırtısını serdim yatağa, çünkü tüm erkek bebekler gibi altı açılır açılmaz fışkırtıyor beyefendi :) İyi ki sermişim.. Tam bacaklarını kaldırdım yeni bezi yerleştiriyordum ki, küçük beyin büyük tuvaleti geldi :) Baya bildiğiniz s.çtı çocuk :) Zaten sırf süt içtiği için sapsarı ve sıvı kaka yapıyor, bir de bunu gazla beraber yapınca benim üstüm başım, hatta geceliğimden içeri girerek iç çamaşırım, göğüslerim.. O kadar yani :) Allahtan örtü sayesinde yatağa yorgana gelmedi de bir de o saatte onlarla uğraşmadım. Tabi ki Boran bu sırada uyuyordu :)

Tabi şimdi bu kadar yüklendik babaya ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Evet biz doğru düzgün gaz sancısı olayı ile uğraşmadık ama nadiren uğraştığımız zamanlarda da bu konuda Boran benden çok çok daha başarılıydı. Gaz olayı fena dostlar, hele kolik derecesinde ise maalesef işiniz çok zor. Bizde ara ara bu sancılar kendini gösterdiğinde Arda bacaklarını karnına çekip kendini kasarak sızlanıyordu sürekli. Bazı yöntemler var, biz de bunlardan bir kaçını uygulayarak az da olsa rahatlatabiliyorduk bebiki. Örneğin Sab Simplex diye bir damla var, baya etkili. 6 saatte bir 6-7 damla şeklinde verilebilir. Düzenli kullanımda daha iyi etki ediyor. Bir de Wind Salbe N diye bir krem var. Bununla karnına masaj yapıp gazını çıkarmasını sağlayabiliyorsunuz. Bu videoda masajı da detaylı bir şekilde izleyebilirsiniz. Boran bu masaj konusunda çok başarılıydı sağolsun :) Aslında her şey bir kenara, gaz sancısının tamamen düzelmesi için de zamana ihtiyaç var.

Bir diğer konu da bebeğin banyosu. Arda' yı ilk zamanlar hep annem yıkadı. O kadar minik ve narin oluyorlar ki, gerçekten insan tutup yıkamaya korkuyor. Bu konuda banyo fileleri çok işe yarıyor aslında, çünkü küvete fileyi takıp bebeği üstüne yatırdığınızda çok daha rahat bir şekilde yıkayabiliyorsunuz. Bebeğe banyo yaptırılması ve sonrasındaki bakımı ile ilgili hastaneden çıkmadan hemşireler tarafından eğitiliyorsunuz ama insan kendisi yapmadan öğrenemiyor. Belirli bir zaman sonra da o kadar alışıyorsunuz ki, 5 dakikada evire çevire yıkıyorsunuz miniğinizi. Banyo ile ilgili bu güzel videoyu mutlaka izleyin.

İlk günlerin aslında en güzel yanı evde artık baskın olmaya başlayan bebek kokusu sanırım. Eviniz sürekli bebek gibi kokuyor, ne mutlu :)

Bu arada daha önce söz verdiğim ultrason fotoğrafını aşağıda görebilirsiniz. Burada bebeğimiz her zamankinin aksine eliyle yüzünü kapatmıyor ama nedense gayet dertli bir şekilde kafasını eline dayamış sanki bir şey düşünüyor :)



2 yorum:

  1. Aslicim, yorgandan bebek arama kabusu bende de vardi. Daha sonra baska bir lohusa arkadasim da ayni durumu anlatti. Lohusalara dadanan bir tur karabasan heralde. Ciddi ciddi uyanip battaniyelerin, yorganlarin arasinda Kerem`i ariyordum. Off, cok zor gunlerdi. :-(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten çok zor.. Bence çocukla ilgili şöyle bir durum var, ilk dönemlerde manevi olarak daha zor, sonra gitgide manevi zorlukları azalıyor, bu sefer de özellikle kreş/okul derken maddi zorluklar başlıyor.. Bu nedenle 2. çocuk düşüncesi tam bir kaos :)

      Sil